www.deizm.org'un gelişmesi için bir şeyler yapmak istemez misin?

İletişim: deizmturkiye@gmail.com

Join the forum, it's quick and easy

www.deizm.org'un gelişmesi için bir şeyler yapmak istemez misin?

İletişim: deizmturkiye@gmail.com

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
#SomayıUnutma
Sorumluların ceza almaları için, böyle bir katliamın bir daha yaşanmaması için #SomayıUnutma.

+3
legenda
captcha
alak
7 posters

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından alak Perş. Ağus. 20, 2009 1:07 am

    13 Sonra onu dayanıklı bir karar yerinde bir damlacık haline getirdik.

    14 Sonra o damlacığı asılıp tutunan birşeye dönüştürdük...

    23 Müminun Suresi 13-14





    Ayetin çevirisinde "asılıp tutunan şey" olarak çevirdiğimiz kelimenin Arapçası "alak"tır. Bu kelimenin Arapça'daki temel anlamı "asılı duran, tutunan madde"dir. Bu yüzden ayeti bu temel anlamıyla çevirmek en doğru çeviridir.

    Peygamberimiz'in yaşadığı dönemde embriyoloji bir bilim dalı olarak ele alınmıyordu. Bu yüzden embriyolojiyle ilgili terminoloji de yoktu. Kuran, indiği dönemdeki insanların kullandığı kelimelerden, embriyonun durumunu en iyi tarif edenlerle embriyonun aşamalarını açıklar. Rahime atılan küçük bir damlacık olan zigot, rahim duvarına "asılıp tutunmaktadır". İşte Kuran, bu "asılıp tutunma" olayını açıklayarak indiği dönemde bilinmeyen, yaratılışımızda geçirdiğimiz bir aşamayı açıklamaktadır. Bu yüzden "alaka" kelimesini temel anlamının dışında "embriyo" şeklinde tercüme etmek, hem tercümenin yeterince aslına uygun olmaması, hem de ayetin esprisini ortaya koyamaması açısından uygun değildir. Peygamberimiz'in yaşadığı dönemde embriyolojik terminoloji olmadığından, embriyo için özel bir kelime kullanılmış gibi yapılan tercüme doğru olmayacaktır. Kan pıhtısı diye ayeti tercüme etmek de kelimenin temel anlamına ve ayetin işaretine terstir. Kan pıhtısının yapışkan yapısından dolayı ayetin tercümesine yakıştırıldığına, hatta sözlüklere bu mananın yan bir anlam gibi bile eklendiğine tanık olabilirsiniz. Bunun sebebi ayetin anlamını kavrayamayanların kendi yakıştırmalarını tercümeye sokmalarıdır. Kuran'ın inişinden yüzlerce yıl sonra bile anne rahminde "asılıp tutunan" bir aşama geçirdiğimiz bilinmediği için, "alaka" kelimesi, bu temel anlamı dışında anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Fakat gelişen embriyoloji bilimi gerçekten de "alaka"nın temel anlamıyla ifade ettiği gibi annelerimizin rahminde bir aşama geçirdiğimizi ortaya koydu.

    TARİHİN KARANLIKLARINDA KURAN'IN AYDINLIĞI

    Kuran'ın çağdaşı olan eserleri, O'nun inişinden önce insanların yazdıkları eserleri veya O'nun inişinden sonraki yüzyıllarda yazılan eserleri incelersek, insan üremesi hakkında sürekli yanlış fikirlerin ortaya konduğuna tanık oluruz. Ortaçağ boyunca mitolojiler ve temelsiz spekülasyonlar bu konuda kendini gösterdi. 1651 yılında Harvey'in "Yaşayan her şey ilkin bir yumurtadan oluşur ve embriyo kısım kısım aşamalarla oluşur” fikri, embriyolojinin bilim tarihindeki temel aşaması olmuştur. Mikroskobun icadından faydalanılan 17. yüzyılda, hâlâ yumurta ile spermin karşılıklı rolleri tartışılmaktaydı. Büyük doğa bilgini Buffon "Ovistler" safında yer alıyordu. Aynı safta yer alan Bonnef, tohumların içiçe yuvalanması kuramını savunuyordu:

    “Kurama göre ilerde doğacak insan döllerinin bütün bireyleri birbirinin içinde yuvalanmış olmak üzere insan türünün annesi olan Havva'nın yumurtalığında bulunmaktadır. Bu varsayım

    18. yüzyılda oldukça itibar görmüştür.”

    Kuran ve bilim arasındaki uyumu keşfedip Müslüman olan Prof. Dr. Maurice Bucaille bu bilgileri verdikten sonra kendi yorumunu şöyle yapar: "Hâlâ hayalci doktrinlerin itibar gördüğü bu 18. yüzyıldan bin küsur yıl önce insanlar Kuran ile tanışmışlardı. Onun insanın üreyişi konusundaki haberleri, sade tabirler içerisinde temel gerçekleri ifade etmekteydi ki, bunları keşfetmek için insanlar asırlarını vereceklerdir."

    Kanada'nın Toronto üniversitesi'nde anatomi profesörü olan ve Kuran'ın embriyoloji üzerine söylediklerinin, bir insanın bilgisiyle 7. asırda söylenmesinin mümkün olmadığını söyleyen Keith Moore ise özetle şöyle demektedir: "Kuran'ın insanın gelişimi üzerine söylediklerinin 7. yüzyılda söylenmesine imkan yoktur. Hatta bundan bir asır önce bile bu bilgiler tam bilinmiyordu. Bu ayetleri ancak şu anda hakkıyla anlıyoruz, çünkü modern embriyolojinin gelişimi bu ayetleri anlamamıza olanak tanımıştır."

    Gerçekten de tarihi incelediğimizde, insanın anne karnındaki gelişimini hiçbir yanlışa sapmadan ortaya koyan bir tek Kuran'dır. örneğin bu bölümde incelediğimiz insanın anne rahminde "asılıp tutunan" bir aşama geçirdiğini söyleyen ayetleri ele alalım. Kuran dışında, tüm tarih boyunca bu bilgiyi açıklamış olan tek bir kaynak bile gösterilemez. Ancak mikroskobun icadı ve geliştirilmesi, fizyoloji, anatomi, embriyoloji alanındaki ilerlemelerin birleşimiyle insanoğlu bu bilgiyi çok yakın tarihlerde bilimsel platformda öğrenmiştir.

    İşte bunlar Allah'ın delilleridir (ayetleridir). Bunları sana gerçek olarak okuyoruz. öyleyse onlar Allah'tan ve delillerinden (ayetlerinden) sonra hangi söze inanıyorlar.

    45 Casiye Suresi 6

    EMBRİYONUN GEÇİRDİĞİ EVRELERDEKİ DELİLLER

    Yumurtada kendi diğer yarısını bulan sperm, fallop tüpünden rahme doğru ilerler. Embriyo bu yolculuğunda fallop tüpünde tutunmaya kalkmaz. Embriyo rahme doğru yol alır, rahme ulaştığında da kan damarlarının yoğun olduğu bir bölgeye asılıp tutunur. Artık Kuran'ın bahsettiği "alaka" yani "asılıp tutunma" aşaması başlamıştır.

    Bu akılsız, güçsüz hücre yığını nasıl oluyor da kendisi için en uygun, hatta tek uygun yer olan rahme doğru yol almaktadır? Nasıl oluyor da embriyo rahme gelince bir sülük gibi rahime yapışabilmekte ve büyümesi için gerekli besinleri buradan alabilmektedir? (Alaka kelimesinin yan anlamlarından biri de sülüktür) Tüm bunlar, Allah'ın, bizleri yaratırken ince bir hesapla her aşamayı planladığının delilleridir. Bu muhteşem planı Allah'ın eseri olarak görmeyenler, tüm bu oluşumları tesadüflere veya embriyonun üstün becerilerine bağlama komikliğine düşeceklerdir.



    Embriyo bir haftalıkken rahimde kendine tutunacakEmbriyo rahim duvarına sülük gibi yapışır ve bütünbir yer arar. ihtiyaçlarını burada karşılar.

    Embriyonun "alaka" aşamasında rahim duvarına asılıp tutunması karmaşık bir sistemle mümkün olmaktadır. Embriyo, rahim duvarındaki asit tabakasını parçalayabilmek için hiyoluronidaz adlı bir enzim salgılar. Bu enzim sayesinde rahim dokusu bozulur ve embriyo, rahim duvarına toprağın içine köklerini sokan bir bitki gibi yerleşir. Artık embriyo, besin ve oksijen ihtiyaçlarını bu noktadan karşılar. Embriyonun salgıladığı hiyoluronidaz maddesi, rahim duvarındaki hiyalüronik asitin yapısını bozup bu birleşmeyi mümkün kılmaktadır.

    Embriyonun asılıp tutunacağı yeri keşfi, bu noktaya tutunmak için kimya eğitimi görmüşçesine hareketleri, embriyonun büyük bir planın parçası olarak sevkedildiğinin delilleridir. Anne rahminde embriyo hücreleri o kadar harika işler gerçekleştirmektedirler ki, onları inceleyen bu hücrelerin üstün akıl sahibi varlıklar olduğunu zannedebilir. Hücrelerin bilinçliymişçesine hareketlerinden etkilenen Purdue üniversitesi'nden biyolog Laurie Iten şöyle demektedir: "Hücrelerin birbirleri ile konuştuklarına inanıyoruz. Onlar dilsiz değiller."

    1 Yaratan Efendinin adıyla oku

    2 O, insanı asılıp tutunandan yarattı.

    96 Alak Suresi 1-2
    Kur'ân'ı(n anlamını) düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbler(inin) üzerinde kilitleri mi var (ki hiçbir hakikat, gönüllerine girmiyor)?[b]
    captcha
    captcha
    Site Yöneticisi
    Site Yöneticisi


    Erkek Mesaj Sayısı : 342
    Yaş : 37
    Nerden : İstanbul
    Katkı Puanı : 718
    Reputation : 10
    Kayıt tarihi : 02/09/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından captcha Cuma Eyl. 18, 2009 4:28 am

    sanırım bu yeterli bi cevap olur Very Happy
    legenda
    legenda
    Katılımcı Üye
    Katılımcı Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 31
    Yaş : 30
    Nerden : İstanbul
    Katkı Puanı : 35
    Reputation : 2
    Kayıt tarihi : 10/07/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından legenda Cuma Eyl. 18, 2009 11:04 pm

    kesinlikle yeterli olacaktır. Very Happy
    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Kur'an bir insanın yazabilieceği bir kitap değildir

    Mesaj tarafından alak Ptsi Eyl. 21, 2009 8:49 pm

    Sayın captcha ve legenda söylediklerinizde doğru iseniz haydi kur'an'a benzer bir kitap oluşturun.

    yunus süresi ayet 37. Ve bu Kur'ân, Allah'ın astları tarafından uydurulan değildir. Lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiçbir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafındandır.

    38. Yahut "Onu kendisi uydurdu" diyorlar. De ki: "Öyleyse siz benzeri bir Sûre meydana getirin, Allah'ın astlarından çağırabileceklerinizi de çağırın. Eğer doğru kimseler iseniz."

    39. Bilakis, onlar bilgisini kavrayamadıkları ve tevili kendilerine henüz gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Bunlardan önceki kişiler böyle yalanlamışlardı. İşte bak, zalimlerin akıbeti nasıl olmuştur!

    Bu Âyetlerde İsrâ Sûresinin 88. Âyetindeki konu ele alınarak zanna uyan müşriklerin ve sizin Kur'ân'a bakışları üzerinde durulmuş ve onlara gerekli cevaplar verilmiştir.

    "Onu kendisi uydurdu" diyen inançsızlar, Öyleyse siz benzeri bir Sûre meydana getirin! şeklinde Rabbimizin açık bir meydan okumasına muhatap olmuşlardır. Rabbimizin bu meydan okuması başka Âyetlerde de devam etmiştir:

    (İsrâ: 88) De ki: "Andolsun ki ins ve cinn [herkes], bu Kur'ân'ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, birbirlerine yardımcı da olsalar, onun benzerini, kesinlikle getiremezler."

    (Hûd: 13) Yahut [aslında], "Onu kendisi uydurdu" diyorlar. De ki: "Öyleyse, eğer doğrulardan iseniz, uydurma olarak da olsa benzeri on Sûre getirin, Allah'ın astlarından gücünüzün yettiği kişileri de çağırın."

    (Tûr 33–34) Yahut onu kendi uydurup söyledi diyorlar. Hayır, onlar inanmıyorlar. Peki, onun gibi bir sözü onlar getirsinler, eğer doğruysalar.

    (Bakara: 23) Ve eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku duyuyorsanız, haydi onun gibi bir Sûre siz getirin ve Allah'ın astlarından tüm tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru iseniz.


    En son alak tarafından Ptsi Eyl. 21, 2009 8:53 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty hala aklınızı kullanmıyacakmısınız?

    Mesaj tarafından alak Ptsi Eyl. 21, 2009 8:51 pm

    Yukarıdaki Âyetlerde görüldüğü gibi, Rabbimizin meydan okuması Kur\'ân\'ın tümüyle bir benzerinin getirilmesi teklifiyle sınırlı kalmamış, bu teklif Kur\'ân\'ın on Sûresinin, bir Sûresinin, hatta tek bir sözünün benzerinin getirilmesine kadar indirilmiştir. Rabbimiz ayrıca Kur\'ân\'ın bir benzerinin şahıslar tarafından getirilememesi halinde aynı işi herkesin birleşip yardımlaşarak yapmayı denemelerini teklif etmekte, ancak ne yapılırsa yapılsın, bunun asla becerilemeyeceğini bildirmektedir.

    Aslında Rabbimiz, bu meydan okuma ile insanları Kur\'ân üzerinde çalışmaya ve düşünmeye sevk etmektedir. Çünkü bilmektedir ki, insanlar, yapacakları ciddî çalışmalar neticesinde, en azından şu sonuçlara ulaşacaklardır:

    Kur\'ân, fesahat, belağat ve icaz bakımından eşsiz bir kitap, ebedî bir şaheserdir. Oysa Allah elçisi Muhammed (a.s)\'ın ne edebî bir geçmişi, ne de yaptığı herhangi bir öğrenimi vardır. Dolayısıyla böyle bir kitabı kendisi yazmış olamaz.

    Kur\'ân, kendinden evvelki kitapları ve elçileri tasdik etmektedir. Oysa onu elçinin kendisi yazmış olsaydı, mutlaka hevasına uyar, geçmiş kitap ve elçileri tasdik etmek yerine kendisini ön plâna çıkararak her şeyi kendisine mal etmek isterdi.

    Kur\'ân, içerisinde fiziğe, kimyaya, biyolojiye, astronomiye, kozmolojiye, eğitime, psikolojiye, sosyolojiye ait nice bilgiler bulunması sebebiyle, içeriği ve öğretisi bakımından da eşsiz bir kitaptır. Oysa peygamberimiz, Mekke\'de yetişmiş, hayatının her dönemi herkesçe bilinen, çevresinde herhangi bir okul veya öğretici bulunmayan bir kimsedir. Dolayısıyla Kur\'ân\'daki bilgileri bilmesi bir yana, o konuları düşünmesi bile mümkün değildir.

    Kur\'ân gerçeklere dayanan birçok tarihî olay içermektedir. Allah elçisi Muhammed (a.s) ise böyle konulardan haberi olmayan bir kişidir. Bu olayları bilmesi de, yanlışsız olarak uydurması da imkânsızdır.

    Kur\'ân, geçmişe ait olduğu kadar geleceğe [gaybe] ait bilgiler de vermektedir. Bu bilgilerin doğrulukları zaman içinde bir bir ortaya çıkmıştır. Sıradan bir insanın mutlaka doğru çıkan bu tür haberler verebilmesi mümkün değildir. Allah\'ın elçisi olduğunu söyleyen ve herkesin kendisine inanmasını bekleyen birinin kendine ait bir takım tahminleri geleceğe ait bilgilermiş gibi söylemesi ve güvenilirliğini riske etmesi düşünülemez. O hâlde bu bilgilerin onun kendi tahminleri olması söz konusu değildir.

    Kur\'ân, yapısal yönü ile de birçok mucize içermektedir. Öyle ki, geniş hacmine rağmen metninde hiçbir açıdan çelişki, tutarsızlık bulunmamaktadır. Böyle bir kitabın, kapasitesi bu işe yetmeyeceği herkesçe bilinen bir kimse tarafından yazılamayacağı ise ortadadır.


    En son alak tarafından Ptsi Eyl. 21, 2009 8:56 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    legenda
    legenda
    Katılımcı Üye
    Katılımcı Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 31
    Yaş : 30
    Nerden : İstanbul
    Katkı Puanı : 35
    Reputation : 2
    Kayıt tarihi : 10/07/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından legenda Ptsi Eyl. 21, 2009 8:55 pm

    evet. öyle bir çalışma düşünüyorum. blog yaratacağım. Kitabın adı Koblaz olacak. Brizzizm adlı bir din. Vassit adlı bir Tanrı. Surelerin adı Zigna, ayetler Zud.
    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından alak Ptsi Eyl. 21, 2009 9:02 pm

    Haydi getirebilirsen getir bakalım ve tek başına değil bütün deistler vs. hepiniz birden toplanın ve elinizden geleni ardınıza koymayın.Ne kadar ciddi olduğunuzu görelim?
    supeluta
    supeluta
    Site Yöneticisi
    Site Yöneticisi


    Erkek Mesaj Sayısı : 658
    Katkı Puanı : 802
    Reputation : 23
    Kayıt tarihi : 02/11/08

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından supeluta Perş. Eyl. 24, 2009 10:54 pm

    Kuran benzeri bir kitap yazmak zor değil,Muhammedin uçkuru için inen ayetler !,binlerce yıllık efsaneler -Nuhun gemisi,İsanın bakireden doğumu vs - Kuran dediğimiz bunlardan ibaret,hiç bir konuya aydınlık getirdiği görülmemiştir, hep ihtilaflıdır,mesela başörtüsü konusunda mesela miras konusunda vs. .Bu yüzden Kuranı gözümüzde büyütüp onun çok mucizevi ve okuduğumuzda anlayamacağımız bir kitap olduğunu düşünürsek,bir süre sonra onun eşsiz olduğunu düşünürüz ve haydi sıkıyorsa benzerini getirin nidalarına başlarız,Dikkatli okuyalım lütfen. .
    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından alak Paz Eyl. 27, 2009 2:42 am

    ADMİN demiş ki:Kuran benzeri bir kitap yazmak zor değil,Muhammedin uçkuru için inen ayetler !,binlerce yıllık efsaneler -Nuhun gemisi,İsanın bakireden doğumu vs - Kuran dediğimiz bunlardan ibaret,hiç bir konuya aydınlık getirdiği görülmemiştir, hep ihtilaflıdır,mesela başörtüsü konusunda mesela miras konusunda vs. .Bu yüzden Kuranı gözümüzde büyütüp onun çok mucizevi ve okuduğumuzda anlayamacağımız bir kitap olduğunu düşünürsek,bir süre sonra onun eşsiz olduğunu düşünürüz ve haydi sıkıyorsa benzerini getirin nidalarına başlarız,Dikkatli okuyalım lütfen. .


    Sayın admin sizinde objektiflikten uzak olduğunuzu görmek çok üzücü.Dikkatli okuyun lütfen demişsiniz fakat kendiniz hiç dikkatli okumamışsınızki ''Kuran dediğimiz bunlardan ibaret,'' diyebilmişsiniz.Böyle olmadığını yüzlerce örnek arasında bir kaçını vermekle yetineceğim.Bende aynı şeyleri yazacağım için aşağıya bir maklenin bir kısmını alıntılıyorum.


    Allah’dan başka taptığınız putların tamamı bir araya toplansa, bir tek (şu “pis”) bir sineği dahi yaratamazlar! Bırakın sinek yaratmayı, sinek onlardan bir şey koparsa [veya, sinek üzerlerine pislese...] buna bile mani olamazlar! (22/Hac, 73)

    İbrahim Peygamber, tevhide çağırdığı Nemrut’la tartışırken, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor; haydi sen de onu batıdan getir!’ dediği zaman o kafir (Nemrut) şaşırıp kalmıştı.” (2/Bakara, 258) Dikkat edilirse Nemrut’un, vereceği hiçbir cevap olmadığı halde, kafasını kuma gömüyor ve o haliyle İbrahim’i ve İbrahim’in getirdiği mesajı, yani Allah’ın varlığını inkar ediyor. Şu halde küfür denen öznellik, kafirin kafasını kuma gömmesinden başka bir şey değildir.

    Öte yandan Kur’an, mü’minlere nasıl objektif olacaklarını öğretmektedir:


    “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahidlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya sevk etmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” (5/Maide, Cool Bu ayette öne çıkartılan kavramlar hakkı ikame etmek; adaletle şahitlik etmek; kinimizin adaletsizliğe sevk etmemesi; Allah’a isyandan sakınmak ve takvâdır.

    Hakkı ayakta tutmak, hakkı ikame etmek, her şeyden önce hak kavramını yerli yerince tanımakla mümkün olur. Hak, Allah’ın isimlerinden birisidir. Rağıb el-İsfehani Hak’kın bir anlamını, “hikmetin gerektirdiği bir sebeple bir şeyi icad eden” olarak tanımlamaktadır. O da hiç kuşkusuz Allah’ın bizzat kendisidir. Hikmet öyle gerektirdiği için icad olunan da hak’tır. Bu anlamda Cenabı Allah’ın bütün fiilleri haktır. Şüphesiz “Hak Rabbi[miz]dendir”; bu durumda “Hakkı gizliyor” olanlar kafirlerdir. Günlük hayatta, gerektiği ölçüde, gerekli olduğu miktarda ve gerekli olduğu zamanda vuku bulan söz ve fiile de hak denmektedir. Şu halde Allah’ın vaz’ ettikleri haricinde ve ona rağmen bir hak yoktur. Neyin hak, neyin batıl olduğunu ancak Allah’ın emirlerine bakarak anlamaktayız. İşte her şeyden önce mü’minler bu hakkı ikame etmekle yükümlüdürler. Yeryüzünde hakkın ikame edilmesi esastır.

    İkinci olarak mü’minlerin görevi, âdil olmak, adaletle şahitlik etmektir. Adalet, adi çıkar duygusuyla, kavim, kabile ve ebeveyn tarafgirliğiyle haksızca taraf tutmamayı, her haklıya hakkını vermeyi gerektirir. Hak ve adalet neyi emrediyorsa onu söylemeyi gerektirir. Bu konu Nisa suresinin 135. ayetinde daha açık bir şekilde ele alınmaktadır:
    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından alak Paz Eyl. 27, 2009 2:46 am

    “Ey iman edenler, adaleti titizlikle ayakta tutanlar ve Allah için şahidlik edenler olun. İster kendiniz, ister anne babanız isterse akrabalarınızın aleyhine bile olsa! İster zengin olsun, ister fakir. Çünkü Allah o ikisinden de (adaletli olmaya) daha evladır. Adaletten vaz geçip hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz, Allah’ın her yapmakta olduğunuzu hakkıyla bildiğini (unutmayın)!” (4/Nisa, 135)

    İnsanlar öncelikle kendi nefisleri, bilahare anne babaları ve akrabaları, ilaveten kabile ve kavimleri söz konusu olunca bencilleşirler. Nefisleri onları, her şeye rağmen bu anılanları kayırmaya sevk eder. Kendisinin, anne babasının veya kabilesinin/ırkının haksız olduğunu; velev ki bu tanıklık kendisinin ve anılanların aleyhine bile olsa söyleyebilen insanların sayısı daima az olagelmiştir. Fakat işte gerçek nesnellik budur. Adaletle şahitlik etmek ve hakkı ikame etmek de budur. Böyle bir durumda insaflı bir şekilde adalete uygun olarak hakkaniyetli bir şekilde kendisinin ya da yakınlarının haksız olduğunu itiraf etme cesaretini gösteremeyen insanlar objektiflik niteliğini yitirmişlerdir.


    Üçüncü olarak Mü’minlere emredilen, bir kimseye ya da kavme duydukları öfke ve kinin onları adaletsiz olmaya itmemesidir. “Başkalarına duyacağımız kin”in esas sebebi küfür; şirk, zulüm, nifak, fahşâdır. Adi çıkar hesapları, sıradan işlerdeki aksaklıklar, basit akraba kavgaları gibi olumsuzluklar mü’minleri kinlendirecek sebepler olamaz. Bunlar, mü’minlerin affetme ve merhametle yaklaşma kapsamları dahiline girer.

    Mü’minler kin besledikleri insanlara, canlarının çektiği her türlü muameleyi yapma hürriyetine sahip değillerdir. Tersinden bir örnekle açıklayacak olursak, savaşta Hamza’nın şehid edilmesi anlaşılabilir bir şeydir. Çünkü savaş zaten öldürmek için yapılmaktadır. Fakat Hamza’nın kalbini çıkartıp çiğneyen Hind’in bu tutumu anlaşılabilir bir şey değildir. Asıl anlaşılmaz olan ise, bir Müslümanın Hindleşmesidir. İşte Maide suresinin 8. ayeti Müslümanlara Hindleşmemeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu ayet Türk halk kültürüne “eğri otursan da doğru konuş”, ya da “yiğidi öldür, hakkını inkar etme” biçiminde yansımıştır.

    Müslümanlar, kin duydukları insanlara tebliğe muhtaç kimseler gözüyle bakmayı unuttukları zaman, duygularının esiri olabilirler. Kur’an, kötülüklere misli ile mukabelede bulunmayı emretmektedir. Yine de affetmek övülen bir meziyettir. Fakat en azından, kin duyduğumuz insanlara, adalet sınırlarını aşan, insafsız tavır ve tutumlar içine giremeyiz.

    İktibas Dergisi, Sayı 276, Aralık 2001.
    legenda
    legenda
    Katılımcı Üye
    Katılımcı Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 31
    Yaş : 30
    Nerden : İstanbul
    Katkı Puanı : 35
    Reputation : 2
    Kayıt tarihi : 10/07/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından legenda Paz Eyl. 27, 2009 2:51 am

    Allah’dan başka taptığınız putların tamamı bir araya toplansa, bir tek (şu “pis”) bir sineği dahi yaratamazlar! Bırakın sinek yaratmayı, sinek onlardan bir şey koparsa [veya, sinek üzerlerine pislese...] buna bile mani olamazlar!

    Bu Muhammed'in öyle söylemesi. Kanıtı nerede?

    İbrahim Peygamber, tevhide çağırdığı Nemrut’la tartışırken, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor; haydi sen de onu batıdan getir!’ dediği zaman o kafir (Nemrut) şaşırıp kalmıştı.” (2/Bakara, 258)

    Güneşin doğdan gelmesi diye bir şey yoktur. Dünya'nın belirli bir eksende dönmesi diyebirşey vardır. Kaldı ki hadi Allah kanıtlasın bunu yaptığını.
    captcha
    captcha
    Site Yöneticisi
    Site Yöneticisi


    Erkek Mesaj Sayısı : 342
    Yaş : 37
    Nerden : İstanbul
    Katkı Puanı : 718
    Reputation : 10
    Kayıt tarihi : 02/09/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından captcha Salı Eyl. 29, 2009 11:31 pm

    İbrahim Peygamber, tevhide çağırdığı Nemrut’la tartışırken, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor; haydi sen de onu batıdan getir!’ dediği zaman o kafir (Nemrut) şaşırıp kalmıştı.” (2/Bakara, 258) Dikkat edilirse Nemrut’un, vereceği hiçbir cevap olmadığı halde, kafasını kuma gömüyor ve o haliyle İbrahim’i ve İbrahim’in getirdiği mesajı, yani Allah’ın varlığını inkar ediyor. Şu halde küfür denen öznellik, kafirin kafasını kuma gömmesinden başka bir şey değildir.

    bizler nemrut queen, firavun farao vs. gibi tanrıcılık taslamıyoruz. bizler tanrı değiliz. bu denilenlerin hiçbirini yapamayız. aksine bir yaratıcının olduğuna inanıyoruz, fakat biz dinlere inanmıyoruz:scratch:. ateizmle deizm arasındaki farkı öğren önce ondan sonra burada bizimle tartış study

    Mü’minler kin besledikleri insanlara, canlarının çektiği her türlü muameleyi yapma hürriyetine sahip değillerdir.

    kimilerinin cep telefonunda hala gezen bir video var, ıraktaki bir gazeteci ıraklılarca kafası kesilereke öldürülüyor. tamam anladık, o askerler sizin canınızı acıttı. bunu belki bir askere yapsalardı daha hoş karşılanabilirdi, kaldı ki canlarının çektiği herşeyi yapamazlar gibi bir ifade var orada o zaman bunu bir askere bile yapması günahken(!) hangi dini inanca dayanarak bu adamı öldürüyor. ama sarı basın kartı bulunan bir gazeteciyi sırf "Bu cenabettir!" , "Bu mırdardır!" , "Bu onlar gibi kafir soyundandır!" , "Asalım" , "Keselim" mantığıyla adamın boğazını kesip kellesini eline vermesi kuranın neresinde geçiyor? Geçiyorsa hiç konuşma daha da batacaksın, dersen ki o videoyu da göster bize diye: bulamadım şimdi nette ama derin bi araştırma sonucunda karşılaşırsın o videoyla.
    supeluta
    supeluta
    Site Yöneticisi
    Site Yöneticisi


    Erkek Mesaj Sayısı : 658
    Katkı Puanı : 802
    Reputation : 23
    Kayıt tarihi : 02/11/08

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından supeluta Çarş. Eyl. 30, 2009 1:05 am

    Allah’dan başka taptığınız putların tamamı bir araya toplansa, bir tek (şu “pis”) bir sineği dahi yaratamazlar! Bırakın sinek yaratmayı, sinek onlardan bir şey koparsa [veya, sinek üzerlerine pislese...] buna bile mani olamazlar! (22/Hac, 73)

    Bu nasıl bir Allah ki,kendi yarattığı bir canlıya "pis" diyebiliyor.Kuran da böyle bir ifadenin geçmesi,onun insan ürünü olduğuna kanıttır.O devirde o çöl sıcaklığında kavrulan arapların ve peygamberin sineklerden hoşlanması beklenemez ve bu toplum için elbette sinekler pistir.Ayrıca Allah kendi varlığını taştan yapıtların acizliğini göstererek mi kanıtlamaya çalışıyor ?? Bu size hiç mantıklı geliyor mu??

    “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahidlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya sevk etmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”

    Peygamber elbette Allahtan geldiğini söylediği kitabında haksızlık yapılmasını övecek değildi.Ayrıca her din bunları öğütlemez mi? Zinayı,hırsızlığı,hak yemeyi vs yasak etmez mi?

    İnsanın doğasında varolan iyi huyların,din kaynaklı olduğunu savunmakta,dinlerin ve dincilerin en büyük hırsızlığıdır.Peygamber,kendisinde ve çevresinde gördüğü iyi huyları,herkeste görmek için kitabına eklemiş ve bunu da Allahtan geliyormuş gibi göstermiştir.Ve bizlerde bugün bu iyi huyları Allahtan geliyor sanıyoruz ve dinsizleri ahlaksız sanıyoruz.
    avatar
    serkan
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 8
    Katkı Puanı : 8
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 13/12/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından serkan Paz Ara. 13, 2009 5:17 pm

    Matematik kitabıda doğruluğu kanıtlanmış bilgiler içerir.Ohalde onada birkaç sosyal içerik ekleyerek cennet cehennem kavramları katarak,birkaç ibadet şekli önererek tapınalım olsun bitsin.Akıl sahibi insanlarda çıksın işin içinden kolaysa.Bütün bunların güç elde etmek için uydurulmuş olduğunu hiç düşünmedinse yapacak birşey yok sevgili kardeşim iyi uykular.
    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından alak Çarş. Şub. 24, 2010 3:33 am

    ROMALILARIN GALİBİYETİ VE EN ALÇAK YER


    Romalılar yenilgiye uğradılar.

    Dünyanın en alçak yerinde. Ama onlar yenilgilerinin ardından yeneceklerdir.

    Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. O gün inananlar sevineceklerdir. (Rum Suresi 2-4)



    Kuran ayetlerinin indiği dönemde, Romalılar [Rumlar] Hıristiyan, Persler [İranlılar] ise ortak koşan [ateşe tapan] topluluklardı. Romalılar'la Persler'in arasında geçen savaşta Persler'in savaşı kazanması, Hıristiyanlar gibi tek Allah'a inanan Müslümanlar'ı üzmüştü. Ortak koşan bir toplumun Allah'a inanan bir topluluğa karşı galibiyeti moralleri bozmuştu. Bu durumun üzerine Kuran, Romalılar'ın [Bizans'ın] yakında galip geleceğini ve inananların bu olay üzerine sevineceğini müjdelemiştir. 4. ayette geçen "bıdı sinin" ifadesi üç ile dokuz arası sayıları ifade eder. Arapça'da tekil için ayrı, iki adet için ayrı, ondan fazla sayıları belirtmek için ayrı ifadeler vardır.

    Hz. Muhammed dini ilk yaymaya başladığı günden itibaren kendisine inanan insanlar hep var olmuş, gittikçe bu sayı artmıştır. Eğer Kuran'ın bu ifadesi yanlış çıksaydı hiç şüphesiz Kuran'a ve Hz. Muhammed'e karşı güven sarsılacak ve birçok kişi dine inanmaktan vazgeçecekti. Yani Kuran'ın, Allah'ın vahyi olmadığını zanneden bir insan için, Kuran'da geleceğe yönelik böyle bir haberin verilmesi, bütün bir sistemin tehlikeye atılmasıdır. Peygamberin, haberin yanlış çıkması halinde kaybedecekleri, haberin doğru çıkması halinde kazanacaklarından çok daha fazladır. Fakat bu dinin sahibi Allah'tır, bu müjdeyi veren de Allah'tır. Bu yüzden hiçbir tehlike yoktu ve hiçbir sorun da olmamıştır. O küçük topluluğun Kuran'a duyduğu güven hiç sarsılmamış ve kısa zamanda tüm bölge inananlarla dolmuştur.

    BU NE CESARET!

    Bu ne cesaret, bu ne kendine güven, bu ne tereddütsüz bir haber vermedir! Böyle bir cesaret ya üstün bir bilginin cesaretidir, ya da cahil cesur olur misali cahil cesaretidir. (Sonuçlar hangi şıkkın doğru olduğunu ispatlıyor.) Bu haberin Allah'ın vahyi olduğunu bilmeyenler, bu haberin tüm bir sistemin tehlikeye atılması olduğunu zannederler. Üstelik bu haber, olması zor olanın müjdelenmesidir. Çünkü savaşı kaybetmiş olan bir devletin, yakında kaybettiği topluluğa karşı savaşı kazanacağı söylenmektedir. Bir de "bıdı sinin" ifadesinden üç ile dokuz sene arasında bu olayın gerçekleşeceği anlaşılmaktadır.

    Bu haber yalan çıksa, hem inananların inancı sarsılacak, hem ortak koşanların dine karşı bir delilleri olacaktır. Oysa tarih şahittir ki; ortak koşanlar Peygamberimize deli, büyücü, menfaatçi gibi suçlamalar yapmalarına karşın, hiçbiri Peygamberin şu söylediği yanlış çıktı, Kuran'ın bu vaadi gerçekleşmedi dememişler, daha doğrusu diyememişlerdir(Şu anda sizdelerde aynı şeyi yaptığınızın farkında değilmisiniz). Oysa bu tarz delile o ortak koşanlar çok muhtaçtılar. Peygamber'e ve inananlara karşı kılıçlarla savaşıp onları öldürmeye çalışmak zor bir yoldu. Eğer ortak koşanların, dine karşı bu tarzda deliller ortaya çıkarmaları mümkün olsaydı, savaşmak gibi zor bir yol yerine, bunu denerlerdi. Zor yolu seçmeleri böyle bir koza sahip olmadıklarını göstermektedir. Kuran'ın tüm dedikleri çıkmış ve bu noktada ortak koşanlar bile bir itirazda bulunamamışlardır. Nasıl günümüzde Kuran'ın birçok mucizesine rağmen ve Kuran'a alternatif hiçbir kitabın, hiçbir sistemin gösterilememesine rağmen hâlâ inanmayanlar varsa ve de olacaksa, o dönemde de böyle olmuştur, her türlü delili görmelerine rağmen inanmayanlar olmuştur. Fakat tüm bu inanmayanlar, daha Peygamberimiz hayattayken yaşadığı bölgeye Kuran'ın hakim olmasını engelleyememişlerdir.

    UMUTSUZLUKTAN ZAFERE

    Bizans [Doğu Roma] tarihini okuyanlar Bizans imparatorluğunun en büyük bunalımlarından birini 7. yüzyılda [Kuran'ın indiği dönemde] yaşadığını, bu bunalımın en önemli sebeplerinden birinin Persler'le yaşanan sorunlar olduğunu göreceklerdir. Bizans daha sonra sorunlarını aşmış ve bu bunalımı atlatmıştır. Tarihi bilgiler, Kuran'ın, Bizans tarihi hakkındaki söylediklerinin doğruluğunu onaylar.

    Tarihi kaynaklarda Bizans'ın Persler'le yapılan savaşta uğradığı kayıp yüzünden bir daha toparlanamayacağının sanıldığı anlatılır. Anlatılanlara göre, Bizans Kralı Heraklius bu bunalımlı dönemde ordunun masrafları için kiliselerdeki altın ve gümüş süs eşyalarını bile eritip kullanmıştır. Persler daha önce Bizans'ın olan Mezopotamya, Kilikya, Suriye, Filistin, Mısır ve Ermenistan'ı işgal etmişlerdir. Umudun olmadığı bir dönemde Kuran, Bizans'ın yakında [3 ila 9 yıl arasında] galip geleceğini müjdelemiştir. Tarihi kaynaklar bu müjdeden dolayı Peygamber ve etrafındakilerle alay edildiğini, bu haberin çıkışına ihtimal verilmediğini kaydederler.

    Oysa Kuran'ın her haberi gibi bu haberi de doğru çıkacaktır. Bizans, MS. 627 yılında Persler'i Ninova harabelerinin yakınında yener. Persler işgal ettikleri yerleri Bizans'a geri veren bir anlaşma imzaladılar (Bakınız Warren Treadgold, A History of the Byzantine State and Society, Stanford University Press, sayfa 287-299)

    DÜNYANIN EN ALÇAK YERİ

    Rum Suresi 3. ayette Rumlar'ın Dünya'nın en alçak yerinde yenilgiye uğradıkları geçer. Arapça Dünya'nın en alçak yeri "Edna el-Ard" olarak ifade edilir. Bu ifadeyi bazı çevirmenler en yakın yer olarak çevirmişlerdir. Fakat bu çeviri, ayetin ifadesinin temel anlamına uygun değildir, bu ancak yan bir anlam olarak kabul edilebilir. Ayetin Arapçası'nın temel ifadesi, bu yenilginin Dünya'nın en alçak [Edna el-Ard] yerinde gerçekleştiği şeklindedir. Anlaşılıyor ki, ayetin temel anlamıyla neyi ifade ettiğini anlamayan çevirmenler, yan bir anlamlandırmayla ayeti çevirmişlerdir. Umarız ayetin ortaya koyduğu bir mucizeyi daha açıklayan açıklamamızdan sonra çevirmenler de gerekli düzeltmeyi yaparlar.

    Bizans İmparatorluğunun Persler'e yenildiği bölge Suriye, Filistin ve şimdiki Ürdün topraklarının kesiştiği bölgede yer alan Lut gölü (ölü deniz) havzasıdır. Deniz seviyesinden 395 metre aşağıda olan Lut gölü çevresi, Dünya'mızın "en alçak" noktasıdır (Dünya'nın en yüksek noktası Himalayalar, en alçak noktası Lut Gölü [Ölüdeniz] havzasıdır). Rumların ileride savaşı kazanacağını söyleyerek geleceğe dair hiç tahmin edilmeyen bir haberi vererek bir mucize oluşturan Kuran, bu ifadesiyle ancak son yüzyılın ölçüm teknikleriyle bilinebilmiş bir bilgiyi önceden açıklayarak bir mucize daha oluşturmuştur.

    MEKKE'Yİ FETHEDECEKSİNİZ


    Allah, elçisinin gördüğü rüyanın gerçek olduğunu doğrulamaktadır. Allah dilerse (İnşallah), siz güven içinde başlarınızı traş etmiş, kısaltmış olarak korkusuzca Mescidi Haram'a muhakkak gireceksiniz. Sizin bilmediklerinizi bildiği için bundan önce size yakın bir fetih verdi. (48 Fetih Suresi 27)



    Allah, Kuran'da, Peygamber'in rüyasının gerçekleşeceğini ve Mescidi Haram'a saçlar tıraş edilmiş veya kısaltılmış bir şekilde gireceklerini söyler. Kuran'ın bu mucizesi de bu bölümde incelediğimiz Rumların yenilgilerinden sonra galip geleceklerini söyleyen ayet gibi gelecekle ilgili verilen haberlerle ilgili bir mucizedir. Peygamberimizin ve inananların Mekke'den kovulduklarını, Mekkelilerin sayısal ve askeri güç açısından başta üstün olduklarını, inananları hicrete [göçe] mecbur ettiklerini biliyoruz.

    Birçok Peygamber dini, dini yaydığı topraklara hâkim edemeden vefat etmiştir. Eğer Kuran'ın müjdesi olmasa Peygamberimiz Mekke'yi fethedeceğini bilemez, bu konuda bir iddiada bulunamazdı. Peygamberin başta rüyasında gördüğü bu olay, Kuran'ın ayetleriyle bir müjdeye dönüşmüş ve inananlar kovuldukları, zayıf oldukları için terk etmek zorunda kaldıkları toprakları geri almışlardır.

    Kuran'ın bu ayetleri gibi, Ebu Leheb'in müslüman olmayacağını söyleyen ayetler de (111. sure) mucizevî niteliktedir. Peygamberimizle baştan savaşan Ebu Süfyan, Vahşi gibi birçok kimsenin sonradan müslüman olduğu bilinmektedir. Eğer Ebu Leheb sonradan müslüman olmaya kalksaydı veya müslüman olduğuna dair rol yapsaydı (Sırf kendisi hakkındaki ayetleri yalanlamak için) birçok kişinin aklını bulandırabilirdi.

    Gelecekle ilgili tüm bu Kuran ayetleri, Kuran'ın ifadelerindeki endişesizliği, güveni, iddialılığı göstermektedir. İnsan eliyle yazılacak olan bir kitapta duyulacak endişelerin hiçbiri Kuran yazılırken duyulmamıştır. Bu Kuran'ın insan yazması olmadığının, geleceği de çok iyi bilen Allah'ın vahyi olduğunun sayısız delillerinden biridir.

    Biz bu kitabı sana her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik. (16 Nahl Suresi 89)

    (Kur’an araştırmaları gurubu; Kur’an hiç Tükenmeyen Mucize)
    avatar
    alak
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 11
    Katkı Puanı : 15
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 08/08/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından alak Çarş. Mart 03, 2010 7:09 pm

    Kur'ân, geçmişe ait olduğu kadar geleceğe [gaybe] ait bilgiler de vermektedir. Bu bilgilerin doğrulukları zaman içinde bir bir ortaya çıkmıştır. Sıradan bir insanın mutlaka doğru çıkan bu tür haberler verebilmesi mümkün değildir. Allah\'ın elçisi olduğunu söyleyen ve herkesin kendisine inanmasını bekleyen birinin kendine ait bir takım tahminleri geleceğe ait bilgilermiş gibi söylemesi ve güvenilirliğini riske etmesi düşünülemez. O hâlde bu bilgilerin onun kendi tahminleri olması söz konusu değildir.
    captcha
    captcha
    Site Yöneticisi
    Site Yöneticisi


    Erkek Mesaj Sayısı : 342
    Yaş : 37
    Nerden : İstanbul
    Katkı Puanı : 718
    Reputation : 10
    Kayıt tarihi : 02/09/09

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından captcha Paz Mart 14, 2010 7:09 pm

    bak ilk cümleden kaybediyosun alak efendi Very Happy "Ey iman edenler..." diye başlıyo yazı Very Happy
    bi kere bize seslenmiyo ki.. sen önce beni iman sahibi yap alak'çığım.. ondan sonra okuruz lol!
    Vendetta
    Vendetta
    Katılımcı Üye
    Katılımcı Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 166
    Yaş : 41
    Katkı Puanı : 224
    Reputation : 7
    Kayıt tarihi : 11/09/10

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından Vendetta Cuma Eyl. 24, 2010 8:21 pm

    "Allah’dan başka taptığınız putların tamamı bir araya toplansa" cümleye dikkat etsene alak Allah'tan başka diyor demekki allahta put.zaten öyle ama direk hadistede vermiş ama kalkmış bize laf anlatıyon önce sen okuduğunu anla sonra bize laf yetiştir...
    Uniak
    Uniak
    Tam Üye
    Tam Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 558
    Yaş : 46
    Nerden : Dünya'dan
    Katkı Puanı : 727
    Reputation : 17
    Kayıt tarihi : 26/04/10

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından Uniak C.tesi Eyl. 25, 2010 5:33 pm

    İslamiyet öncesinde "Allah" put değil. Putların yaradıcısı.
    Ayrıca Hacerü'l-Esved'de bir puttur
    Vendetta
    Vendetta
    Katılımcı Üye
    Katılımcı Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 166
    Yaş : 41
    Katkı Puanı : 224
    Reputation : 7
    Kayıt tarihi : 11/09/10

    RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN Empty Geri: RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN

    Mesaj tarafından Vendetta Salı Eyl. 28, 2010 12:58 am

    eksik kısımları tamamladığın için teşekkür ederim Uniak.arapçası El-ilah yani dilimize Allah olarak geçen şey kabede bulunan simgesi hilal olan bir puttur.senin dediğin gibi putların yaratıcısıdır ve Ay gezegenine tapınma ondan korkma hislerinden ortaya çıkmıştır.Kısacası şunu diyeyim objektif bakan her insan araştırabilir Bütün toplumlarda ortaya çıkan dinlerde gezegenler Yaratıcı olarak tapılmıştır...

      Forum Saati Cuma Mayıs 10, 2024 9:30 am