Din: müfredatlarda ve sözlüklerde "yaşam biçimi, yaşam tarzı, yol, his, toplum hayatı, gidilen yol, yaşamı etkileyen alan vs." olarak anlamlandırılmıştır. İnsanın 'din'i müslümanlık ise bir müslüman gibi, hristiyanlık ise bir hristiyan gibi yaşaması insanın 'din'inin ne olduğunun göstergesidir. Bir insan; yaşamı süresince camiiye gidiyor, Allah'ına dua ediyor ve zekat veriyorsa onun dininin müslüman olması bir müslüman gibi yaşamasından dolayıdır. Önceki örneğime uygun hareket etmek gerekirse hristanlıkta da bir insan; İsa'ya ve Noel'e inanıyorsa, her pazar kilisesinde ibadetini yapıyor ve 'Baba'sına dua ediyorsa onun dini hristiyandır çünkü bir hristiyan gibi yaşamıştır.
Günümüzde insanlar, dini kutsal ve soyut bir istatistik sayarak insanları ayırmış; kendilerini 'devlet büyükleri' olarak tanımlanan insanlar tarafından 'din' kelimesi adı altında büyük savaşlara insanları sokmuş; kendi refahları için insanların cefa çekmesini hedeflemişlerdir.
Bu savaş, soğuk ve sıcak çatışma isimleri altında sürekli boyut değiştirerek, yüzyıllardır sürerek günümüze kadar gelmiştir.
Deizim, ansiklopedik olarak: 'Tüm dinleri reddeden tek tanrı inancı' ve 'vahyi reddeden görüş' olarak tanımlanır. Bu iki tanım arasında o kadar büyük bir uçurum vardır ki, deizmi bilmeyen bir insan bu tanımlar karşısında büyük bir karmaşaya düşer ve ne olduğunu anlayamaz. Bir çok yayınevine ait Türkçe sözlüklerde 'deizm' kelimesinin yanındaki tasvir -" bir din mi yoksa bir felsefe mi ya da tamamen bir saçmalıktan mı ibaret"- bir kararlılıkta değildir. Bunun nedeni tarafsız olduğunu söyleyen herkesin bile bir taraf tutmasıdır. En basiti tarafsızlık da bir taraftır. Dinsizliğin de bir din olduğu gibi. Bir tarafı tutuyorsanız eğer o 'taraf'a göre hareket edersiniz. Eğer bir tarafı tutmuyorsanız eğer o 'taraf'a(tarafsızlığın tarafına) göre hareket edersiniz. Deizm; diye 'kalıplaşmış' bir cümle bütünü yoktur. Diyebilceğim tek şey kutal bir şey olmadığıdır ve kutsal bir şey aslında yoktur, insanın tanımlayamadığına verdiği isimdir.kutsal: Devlet idaresindeki güç ile ilahi güç için aynı ifadeyi kullanan kut kelimesinden türemiştir.-"
Bir insan namaz kılmıyor ve camii'ye gitmiyorsa onun yaşam tarzı müslümanlık olamaz. Aynı şekilde bir insan pazar günü kiliseye gitmiyor ve Noel gününü kendi için özel kılmıyorsa yaşam tarzı hristiyanlık olamaz. Deizmin diğer yaşam tarzlarından farkı; bir kitabı olmamasıdır ve insanlar bu şekilde bu yaşam tarzını ezmeye çalışmaktadırlar. Bana göre 'yaşam tarzı' adı altında bir kitap yazmak: İnsanlara 'Aşk' adı altında bir kitap yazmaktır.
Kısa olarak aşktan bahsetmek istiyorum:
'Aşk': aşırı sevgi ve bağlılık olarak tanımlanır. Ama 'aşırı sevgi ve bağlılığı' tadan herkes bu ifadenin çok basit kaçtığını düşünür ve yine de adına aşk der. Oysa aşk diye bir şey yoktur. İnsanlar her zaman hissettiği duygulara bir isim bulma çabasına girmişlerdir çünkü isimsiz bir şey onlar için 'yoktur'. Bu 'aşırı bağlılığı' isimlendirmeye çalışmak tamamen aptallıktır. Aşk: İnsanın kendisi için -birisinin veya kendisinin- mükemmelliğe erişimidir. Bu yüzden müslümanlıkta 'aşk' kelimesi Allah ile bağdaştırılır.
Konumuza dönersek;
İnsanlara 'doğru yaşam tarzını' anlatan ve öğütleyen bir kitap insanın doğasına aykırıdır. İnsan kendi aklı ile doğru ve yanlışı bulabilir ve hiçbir olayı yüce bir güce bağlamak zorunda değildir. İnsanın yaşam tarzını belli bir yaşa kadar çevresi ve bir yaştan sonrasında ise 'istemsiz sorgulayarak' kendisi oluşturur. Bu 'istemsiz sorgulama' işlemi insanın doğasıdır ve kitaplarca bastırılmaya çalışılmaktadır. Bir çok insan bu istemsiz sorgulama evresinde olan kişiler için 'gerekirse uzmandan destek almalı' diyerek insanın doğasına aykırı bir baskı uygular ve gelişimini kısıtlar. Oysa sorgulamak, düşünmek ve fikirler ortaya atmak insanın zihinsel gelişimi için çok önemlidir. Kişinin ergenlik çağı, bir çok toplumda -adeta aptalca- kararsızlığa, yanlışlara, kötülüğe yeltenme ve doğru olanı anlayamama isimleri ile bağdaştırılmıştır. Ergenlik çağına girmiş bir birey sorunlarını kendi içinde yaşıyor ve kendine eski çevresine kapatıyorsa bu suç bulunduğu çağda değil ailenin veremediği güvendendir.
Sonuç olarak; insanlar yaşam tarzlarına göre ayrı statüler içerisinde bulunmamalı, istatistik edilmemeli ve herhangi bir yüceliği bulunmayan kavramlara gereksiz ve ilahi bir anlam yüklememelidir. İnsan yaşam tarzını kendisi bulur, kendisi seçer ve bu yönde istemsiz sorgulama yaparak farklı beyinlerle iletişim içerisinde olma ihtiyacı hisseder. Bu, farklı yaşam tarzlarını içerisinde barındıran herhangi bir toplum olabilir. Ya da körü körüne aynı yaşam tarzını benimseyen beyinler içinde sıkışarak beyin gelişimini büyük ölçüde kısıtlayabilir. Hepsi insanın kendi tercihidir ve insan kendini geliştirmek zorunda olan bir varlıktır. Çünkü ancak bu şekilde dünyada daha fazla var olabilir.
Muhabbetle.
Not: Yazım makale havası verse de tamamen özneldir.
Kendi yaşam biçimimi hala sorguluyorum. Tutarsız tavırlarımın bir sonu var mı emin değilim, bu yüzden isim koyamıyorum. Belki tutarsızlığıma bir isim bulacağım...
Günümüzde insanlar, dini kutsal ve soyut bir istatistik sayarak insanları ayırmış; kendilerini 'devlet büyükleri' olarak tanımlanan insanlar tarafından 'din' kelimesi adı altında büyük savaşlara insanları sokmuş; kendi refahları için insanların cefa çekmesini hedeflemişlerdir.
Bu savaş, soğuk ve sıcak çatışma isimleri altında sürekli boyut değiştirerek, yüzyıllardır sürerek günümüze kadar gelmiştir.
Deizim, ansiklopedik olarak: 'Tüm dinleri reddeden tek tanrı inancı' ve 'vahyi reddeden görüş' olarak tanımlanır. Bu iki tanım arasında o kadar büyük bir uçurum vardır ki, deizmi bilmeyen bir insan bu tanımlar karşısında büyük bir karmaşaya düşer ve ne olduğunu anlayamaz. Bir çok yayınevine ait Türkçe sözlüklerde 'deizm' kelimesinin yanındaki tasvir -" bir din mi yoksa bir felsefe mi ya da tamamen bir saçmalıktan mı ibaret"- bir kararlılıkta değildir. Bunun nedeni tarafsız olduğunu söyleyen herkesin bile bir taraf tutmasıdır. En basiti tarafsızlık da bir taraftır. Dinsizliğin de bir din olduğu gibi. Bir tarafı tutuyorsanız eğer o 'taraf'a göre hareket edersiniz. Eğer bir tarafı tutmuyorsanız eğer o 'taraf'a(tarafsızlığın tarafına) göre hareket edersiniz. Deizm; diye 'kalıplaşmış' bir cümle bütünü yoktur. Diyebilceğim tek şey kutal bir şey olmadığıdır ve kutsal bir şey aslında yoktur, insanın tanımlayamadığına verdiği isimdir.kutsal: Devlet idaresindeki güç ile ilahi güç için aynı ifadeyi kullanan kut kelimesinden türemiştir.-"
Bir insan namaz kılmıyor ve camii'ye gitmiyorsa onun yaşam tarzı müslümanlık olamaz. Aynı şekilde bir insan pazar günü kiliseye gitmiyor ve Noel gününü kendi için özel kılmıyorsa yaşam tarzı hristiyanlık olamaz. Deizmin diğer yaşam tarzlarından farkı; bir kitabı olmamasıdır ve insanlar bu şekilde bu yaşam tarzını ezmeye çalışmaktadırlar. Bana göre 'yaşam tarzı' adı altında bir kitap yazmak: İnsanlara 'Aşk' adı altında bir kitap yazmaktır.
Kısa olarak aşktan bahsetmek istiyorum:
'Aşk': aşırı sevgi ve bağlılık olarak tanımlanır. Ama 'aşırı sevgi ve bağlılığı' tadan herkes bu ifadenin çok basit kaçtığını düşünür ve yine de adına aşk der. Oysa aşk diye bir şey yoktur. İnsanlar her zaman hissettiği duygulara bir isim bulma çabasına girmişlerdir çünkü isimsiz bir şey onlar için 'yoktur'. Bu 'aşırı bağlılığı' isimlendirmeye çalışmak tamamen aptallıktır. Aşk: İnsanın kendisi için -birisinin veya kendisinin- mükemmelliğe erişimidir. Bu yüzden müslümanlıkta 'aşk' kelimesi Allah ile bağdaştırılır.
Konumuza dönersek;
İnsanlara 'doğru yaşam tarzını' anlatan ve öğütleyen bir kitap insanın doğasına aykırıdır. İnsan kendi aklı ile doğru ve yanlışı bulabilir ve hiçbir olayı yüce bir güce bağlamak zorunda değildir. İnsanın yaşam tarzını belli bir yaşa kadar çevresi ve bir yaştan sonrasında ise 'istemsiz sorgulayarak' kendisi oluşturur. Bu 'istemsiz sorgulama' işlemi insanın doğasıdır ve kitaplarca bastırılmaya çalışılmaktadır. Bir çok insan bu istemsiz sorgulama evresinde olan kişiler için 'gerekirse uzmandan destek almalı' diyerek insanın doğasına aykırı bir baskı uygular ve gelişimini kısıtlar. Oysa sorgulamak, düşünmek ve fikirler ortaya atmak insanın zihinsel gelişimi için çok önemlidir. Kişinin ergenlik çağı, bir çok toplumda -adeta aptalca- kararsızlığa, yanlışlara, kötülüğe yeltenme ve doğru olanı anlayamama isimleri ile bağdaştırılmıştır. Ergenlik çağına girmiş bir birey sorunlarını kendi içinde yaşıyor ve kendine eski çevresine kapatıyorsa bu suç bulunduğu çağda değil ailenin veremediği güvendendir.
Sonuç olarak; insanlar yaşam tarzlarına göre ayrı statüler içerisinde bulunmamalı, istatistik edilmemeli ve herhangi bir yüceliği bulunmayan kavramlara gereksiz ve ilahi bir anlam yüklememelidir. İnsan yaşam tarzını kendisi bulur, kendisi seçer ve bu yönde istemsiz sorgulama yaparak farklı beyinlerle iletişim içerisinde olma ihtiyacı hisseder. Bu, farklı yaşam tarzlarını içerisinde barındıran herhangi bir toplum olabilir. Ya da körü körüne aynı yaşam tarzını benimseyen beyinler içinde sıkışarak beyin gelişimini büyük ölçüde kısıtlayabilir. Hepsi insanın kendi tercihidir ve insan kendini geliştirmek zorunda olan bir varlıktır. Çünkü ancak bu şekilde dünyada daha fazla var olabilir.
Muhabbetle.
Not: Yazım makale havası verse de tamamen özneldir.
Kendi yaşam biçimimi hala sorguluyorum. Tutarsız tavırlarımın bir sonu var mı emin değilim, bu yüzden isim koyamıyorum. Belki tutarsızlığıma bir isim bulacağım...