muhammed hristiyanlığı istemedi mi yoksa mantığına mı yatmadı tabi bilemeyiz ama istese de onun amacına hizmet edecek bi inanç değil hristiyanlık. muhammedin odaklandığı kitle için hristiyanlık kuralları çok yeterli değil diye düşünüyorum. belki dikkatinizi çekmiştir kilise girişlerinde elin üç parmağını batırmak için bir tas su bulunur, yani hristiyanlar da abdest alırlar, ama çok simgesel bi şekilde. halbuki islamın yayıldığı toprakları düşündüğümüzde 60 derece sıcakta bi insanın temiz kalması için üç parmağı suya değdirmek pek yeterli değil, onlar günde beş kere en çok pislenen yerleri yıkamak zorundalar. tabi hristiyanlık da sibiryada doğup yayılmadı biliyoruz. ama ben yaşam standardını korumak için coğrafyaya adapte edildiğine inanıyorum, adam batı avrupa soğuğunda her gün 5 kere suyla oynayamazdı... neden onların kutsal içeceği bizimkilere yasak, çünkü eksi derecelerde serinletici bi içeceğin kutsal ilan edilemeyeceği ortada
ve tabi bilinçsiz insanların yaşadığı sıcak bi coğrafyada da şarap ya da o keyif verici her ne ise yasak olmalı, ayıkken bile çok şuurlu olmadıklarını düşünürsek.. gayet mantıklı bi çareymiş. neden domuz da tavuk da kendi pisliklerini yerken, sadece birinin eti haram oluyor? çünkü domuz fizyolojik yapısı gereği çok yağlanan ve vücudunda tirşe kurdu üreyen bi hayvan, yağlı ve ağır kokan bi et üstelik, o sıcakta yasaklanması gayet normal, ama tavuk kendi pisliğini en az domuz kadar sık tüketse de ona yasak yok. çünkü tavuk ve tavukgillerde kurt oluşması ya da yağlanma gibi bi problem yok.. yani kısaca anlatmak istediğim tüm bu ilahi emir gibi görünen, aslında hepsi bi sebebe dayanan kuralların ve yasakların hiçbirinin tanrıyı gücendireceği için koyulduğuna inanmıyorum, bunlar sadece insan vücudunu gücendiren unsurlar
düşünsenize kız çocuklarını canlı canlı toprağa gömen ve kendi pişirdikleri çanak çömleğe tapan insancıklar, domuzu nasıl sağlıklı ortamda kesecek saklayacak tüketecek, adam geri.. ayrıca daha toplumsal normları ve ahlaki sınırları oluşmamış bi kitle bir de keyif verici madde kullanırsa sonuçlar hiç keyif verici olmayabilir
21. yy'da okeyde taş çaldı diye birbirini bıçaklayan insanlarımızı veya bir kasa bira içip trafiğe çıkıp soykırım yapan insancıklarımızı düşünün, bir de bunların prototipini hayal edin, daha sosyal altyapı oluşmamış, şuur durumu primattan hallice, coğrafya sıcak, kanun yok, suç tanımlaması yok, adalet henüz mülkün temeli değil
e bu durumda içmesinler tabi çok mantıklı
amaa benim dayanamadığım nokta bu şartlarda yaşayan adam için tasarlanmış kuralların 21. yy'da hala size bana herkese diretilmesi, hala revize edilmemekte diretilen bu sistemin çalışmadığını göre göre düzeltmelerin yapılmaması..
bugün domuz çiftlikleri birçok standardın arandığı ve sık sık tetkik edilen domuzlar üretiyorlar, bizim buzdolaplarımız, hatta dondurucularımız var, biz kumun üstünde kıl çadırda uyumuyoruz ve kestiğimiz hayvan etlerini sopalara geçirip kurutmuyoruz, bizim süpermarketlerimiz ve şarküterilerimiz var, neden hala sokaklarda hayvan gırtlaklıyoruz ve ağaçlara asıp derilerini yüzüyoruz, ciğerini bağırsağını ortaya bırakıp heryeri leşe çeviriyoruz, çocuklara travma yaşatıyoruz,
bizim halk huzurundan sorumlu birimlerimiz ve toplumsal yaşamı düzenleyici kanunlarımız var, neden hala alkol dince yasak,
bizim süperegomuz id'imizden artık daha güçlü, daha doygun ve bilinçliyiz, neden hala kadınları çarşaflarla örterek korumaya kalkıyoruz, herkesi potansiyel sapkın varsayıyoruz, ya da biz 600 yılının çöl şartlarında yaşamıyoruz, neden hala vücudun %99'unu örtmek var,
biz mesai saatleri olan ve günün çoğunluğunu kapsayan şartlarda çalışıyoruz, neden hala ibadet şekline reform getirilmiyor,
ticaret artık yılda bir kez deve sırtında seyahat edip gidilen bir şehirde toplanmaktan ibaret değil, neden hala hac olayını sürdürüyoruz, ve eskiden devesi olan herkesin yapabileceği bu yolculuk neden şimdi parasal güce bağlı olmuş, bu imanda adalet midir?
yani kısaca; muhammed o günün koşullarına göre en mantıklı saptamaları yapmış aslında, sorun bu saptamaların bugün geçerli olmadığını görmek istemeyen insanlarda.. ve en önemlisi de bu saptamaların ilahi olan, tılsımlı olan, hatta uymadığında seni çarpan hiç bir yanı yok, bunlar mantık ürünü yönlendirmeler sadece, ama tabi bu kuralların bir de yayılma süreci var ki, o sürecin zorlayıcı ve kanlı yanı da bana göre hiçbir mantığa sığmıyor..
düşünün bugün kuran'ı dantel örtülere sarıp duvara çivi çakıp asan milyonlarca insan var
yani o kitabı türkçe olarak okumadan, ne dediğini bilmeden, arapça ezberleyip söyleyerek ve tavana yakın biyere asarak ve ondan korkarak, o kitabın ona yardım edebilmesini bekliyor
yani antibiyotiğini çekmecede saklayıp "ben neden iyileşemiyorum" diye sinirlenen adam gibi
işte bu insanları bu hale (bence) muhammed değil, arada kendi çıkarları için eklemeler ve yanlış çeviriler yapan adamlar getirdi. önsözü oku! olan bi kitabı neden kundak haline getirip duvara çakıyosun be insan!? demek geliyo insanın içinden dimi
ama diyemezsiniz, hiçbir yere varamazsınız, kalıplaşmış inançları değiştirmek çok zordur.