Bet-Amikdaş, Yahudi’nin kendi içinde, yüreğinde, gönlünde, Tanrı’ya ayırdığı yerin anıtlaşmış ve somutlaşmış halidir. Bet-Amikdaş, Şelomo Ameleh’in, babası David Ameleh’in vasiyeti gereğince ve Tanrı iradesine göre Yeruşalayim şehrinde inşa ettirdiği görkemli tapınağın adıdır. Sefer Ha Zoar’da anlatılan bir öğretiye göre Tanrı dünyayı yarattığı zaman, göklerdeki muhteşem tahtının altından kıymetli bir taş almış ve onu boşluğa fırlatmıştır. Bu taş gözle görülmeyen bağlarla, yukarıda Tanrı’nın tahtına bağlıymış. Bağın bir ucuna bağlı olan taş yeryüzüne inmiş ve sularda sağa sola ve her yöne hareket ederek dünyamızı oluşturuvermiş. Bu taşın adı “Even Şatiah” yani “Nirengi taşı” olup, dünyayı oluşturan bu taş, dünyanın merkezi, gözbebeği veya göbeği olarak nitelendirilmektedir. Tanrı, bu taşın düştüğü yerde de Yeruşalayim şehrinin kurulmasını kullarına emretmiş. Onlara; “İşte Yeruşalayim, onu dünyanın merkezine yerleştirdim, diğer ülkeler de etrafında bulunuyor” demiş.
Birinci asırda yaşamış Yahudi düşünürlerden Rabi Şemuel, dünyanın şeklini şöyle tarif etmiştir; “Dünya insan gözüne benzer, göz akı, karaları çevreleyen okyanuslardır, üzerinde yaşadığımız topraklar gözün irisi. Yeruşalayim ise gözbebeği ve gözbebeğinin içindeki görüntü ise “Bet-Amikdaş” yani kutsal tapınaktır”.
Başka bir ortaçağ düşünürüne göre, Tanrı dünyayı tıpkı, ana rahminde gelişen bir çocuk gibi yaratmış. Çocuğun göbekten beslenip büyümesi gibi, dünya da bu merkez noktadan başlayıp, her yöne doğru gelişmiş. Bu nokta veya göbek Yeruşalayim’dir. O’nun da merkezi “Even Şatiah” üstüne inşa edilen Kutsal Tapınak.
Bu taş aslında kocaman bir kaya kitlesidir. Avraam, oğlu Yitshak’ı bu kaya kitlesi üzerinde korban etmeye hazırlanmış, Yaakov ünlü merdiven rüyasını bu yerde görmüş, David Ameleh, Kutsal Tapınağı bu kaya etrafında inşa etmeyi tasarlamış ve oğlu Şelomo Ameleh de burada Moria dağının tepesindeki bu kayanın bulunduğu yerde tapınağı inşa ettirmiştir.
David Ameleh Yeruşalayim şehrini ele geçirdikten sonra, bu kent artık Yahudi halkının siyasal ve dinsel başkenti olur. David şehri onartır, olası saldırılara karşı sağlam surlarla çevreletir. Ne yazık ki en büyük emeli olan ve Tanrı’ya sarsılmaz inancına kanıt olmak üzere yaptırmak istediği tapınağı inşa etmeye ömrü yetmez, bu görevi oğlu Şelomo’ya vasiyet eder.
Şelomo Ameleh de, en az babası kadar başarılı bir kraldır. Onun devrinde İsrailoğulları savaşmaz, ekonomik olarak gelişir ve zenginleşirler.
Bir öğretiye göre Şelomo, Bet-Amikdaş’ı inşa ettirmeye karar verdiğinde Tanrı’nın meleklerinden biri ona rüyasında görünür ve şöyle der; “Ey İsrael kralı David Ameleh’in oğlu Şelomo, Tanrı’nın Adı'nı onurlandırmak için yapacağın tapınağa, tüm halkının kendi olanakları dahilinde katılımını sağlayacaksın.”
Şelomo tüm tebaasını, her sınıftan insanı sarayına davet eder. Saray erkanı, yöneticiler, Koenler, rabiler ve halk toplanır. Kral Şelomo her kesimi bir işle görevlendirmiştir. Saray erkanı ve yöneticilere tapınağın kubbelerinin, sütunlarının ve basamaklarının inşası, Kohenlere ve Levilere “Aron Aberit”in bulunduğu kutsal bölümün yapımı, güçlü ve varlıklı sınıfa Tapınağın doğu bölümünün inşası, fakir ve muhtaç kesime de batı bölümünün inşası düşmüştür.
Yöneticiler ve zenginler ellerindeki ziynetleri değerlendirerek, gerekli inşaat malzemelerini almışlardır. Tir ve Sidon halkından işçiler ve ustabaşları getirterek güçlü ekipler kurmuşlar ve kısa sürede görevlerini tamamlamışlardır.
Fakir halkın payına düşen Batı bölümü ise en son biten kısım olmuş. Halk el emeği alın teriyle o koskoca taşları taşımış, kesip yontmuş ve kendilerine düşen Batı Duvarını bin bir güçlükle ancak bitirebilmiştir.
Bu kutsal görev bitip de Bet-Amikdaş bütün haşmetiyle dimdik ayakta durduğunda Tanrı bu müthiş eseri inceleyip bakışlarını “Batı Duvarı” üzerinde durdurarak “Fakir ve muhtaç halkın el emeği ve alın teri benim nazarımda en değerli olanıdır. Bu duvarı ebediyen kutsuyorum” demiş ve bir ilahi ses de yankılanarak şöyle tekrarlamış, “Tanrı’nın kutsal varlığı, Batı Duvarını ebediyen terketmeyecektir.”
Şelomo Ameleh’in, yaptırdığı Kutsal Bet-Amikdaş’ın uzunluğu 60 arşın, genişliği 20 ve yüksekliği 30 arşındır. Mabedin önündeki eyvanın (giriş holü) uzunluğu 20 arşın ve genişliği 10 arşındır. Mabedin pencereleri kafeslerle kapalıdır. Mabedin duvarlarına bitişik katlar vardır. Katların etrafında yan odalar bulunur. Alt kat 5 arşın genişliğinde, orta kat 6 arşın genişliğinde ve 3. kat 7 arşın genişliğinde olup, kirişler mabedin duvarını işgal etmesin diye mabedin duvarı etrafında dış taraftan destekler verilmiştir. Mabed taş ocağında yontularak hazırlanmış taşlardan yapılmış olup inşaat sırasında mabette çekiç, balta veya herhangi bir madeni kırıcı-kesici alet kullanılmamıştır.
Orta yan odaların kapısı sağ tarafındadır ve merdivenlerle orta kata ve orta kattan üçüncüye çıkılır. 1. kata 3 düz basamakla, 2. kata sarmal 5 basamakla, 3. kata ise düz 7 basamakla çıkılır.
Mabedin inşaatı bitince, mabed sedir ağacından kalın tahtalar ve kirişlerle kaplandı. Mabede bitişik katların yüksekliği 5 arşındı ve bu katlar sedir ağacı kerestesi ile bağlandı.
Mabedin duvarları içeriden de sedir ağacı tahtaları ile kaplandı. Zemin selvi ağacı tahtaları ile örtüldü. Mabedin en iç tarafına “Ahit Sandığı”nı koymak için bir iç oda hazırlandı (dvir). İç odanın içerden uzunluğu, genişliği ve yüksekliği 20 arşındı. O oda som altınla kaplandı. Sedir ağacıyla kaplanmış olan mabedin duvarları da som altınla kaplandı, iç odanın önüne altın zincirler çekildi.
İç odada her biri 10 arşın yüksekliğinde zeytin ağacında iki kerubi (Kerubiler Sfenkse benzeyen aslan vücutlu, insan başlı kanatlı meleklerdir. Bet-Amikdaş’da ahit sandığının koruyucuları, cennetteki Eden Bahçesi’nde ise kutsal hayat ağacının koruyucularıdır) yapıldı. Kerubilerin kanatları 5’er arşın uzunluğunda idi. Bu kerubiler de altınla kaplandı.
Mabedin dışındaki ve içindeki bütün duvarlara kabartma şekiller, melekler, hurma ağaçları ve çiçek figürleri oyuldu. Mabedin içi ve dışındaki bütün döşemeler altınla kaplandı.
İç odanın kapıları zeytin ağacından yapılıp çeşitli oymalarla süslendikten sonra altınla kaplandı.
Mabedin giriş kapısı selvi ağacından yapılmış olup her bir kanat ikiye katlanabilirdi. Kapılar çeşitli oymalarla süslenmiş ve altınla kaplanmıştı.
İç avlu ise üç sıra yontulmuş taş ve bir sıra sedir ağacı kirişi ile yapıldı.
Mabedin sütunları, Lübnan ormanlarından kesilmiş sedir ağaçlarından yapılan kaplamalarla kaplanmışlardır.
Şelomo Ameleh’in hükümlerini vereceği bölüm ve kendisine ait olan yapı da Yatziah (has oda) mabedin içindeydi, taştan yapılmıştı ve sedir ağacı ile kaplanmıştı. Bu bina 30 bölümden meydana geliyordu.
Şelomo Ameleh Naftali kabilesinden dul bir kadının oğlu olan tunç ustası Hiram’ı, Sur’dan getirterek iki tunç sütun yaptırdı. Sütunların yükseklikleri 18 arşın olup çevreleri 12 arşındı. Direklerin üzerinde 5 arşın yüksekliğinde başlıklar vardı. Başlıklarda zincir işi 7’şer çelenk bulunuyordu. Bu sütunların birleştirilmeleri için ağ biçiminde nar ve zambak motifleriyle süslü bir kafes yapıldı. Sütunlar mabedin eyvanına dikildi. Sağ sütunun adı boaz sol sütunun adı yakin kondu.
Yapay havuz dörtgen biçiminde olup eni 10 arşın ve yüksekliği 5 arşın, derinliği 1 arşındı içine 2 bin bat su (74 m3) alabilecek kapasitede idi. On iki öküz üzerine oturtulmuştu. Her üç öküz bir yöne bakardı. Öküzlerin sağrıları içe doğru dönüktü. Havuzun kenarları zambak sapları gibi işlenmişti. Kenarında onu saran, her bir tanesi 10 tane ve 2 dizi olmak üzere tomurcuklar vardı, havuzdan su dökülürken tomurcuklardan da dökülüyordu.
Tunç ayaklıklar 10 tane idi. Ayaklıkların pervazları arasında levhalar vardı ve levhaların üzerinde aslanlar, öküzler ve kerubiler vardı.
Tunçtan kazanlar 10 tane idi. Her bir kazan 40 bat su alıyordu. Her ayaklığın üzerine bir kazan , 5 ayaklıklı kazan mabedin sağına, diğer 5 ayaklıklı kazan da mabedin soluna kondu.
Yapay havuz mabedin gün doğuşu yönüne kondu.
Mabedin bütün kapıları, üzerinde huzur ekmeği bulunan altın masa, iç odanın önünde, beşi sağda beşi solda bulunan som altından, şamdanları çiçekleri, kandilleri, maşaları, tasları, makasları, leğenleri, kaşıkları, tablaları ve bütün mabedin kapı tokmakları som altından yapıldı.
Birinci asırda yaşamış Yahudi düşünürlerden Rabi Şemuel, dünyanın şeklini şöyle tarif etmiştir; “Dünya insan gözüne benzer, göz akı, karaları çevreleyen okyanuslardır, üzerinde yaşadığımız topraklar gözün irisi. Yeruşalayim ise gözbebeği ve gözbebeğinin içindeki görüntü ise “Bet-Amikdaş” yani kutsal tapınaktır”.
Başka bir ortaçağ düşünürüne göre, Tanrı dünyayı tıpkı, ana rahminde gelişen bir çocuk gibi yaratmış. Çocuğun göbekten beslenip büyümesi gibi, dünya da bu merkez noktadan başlayıp, her yöne doğru gelişmiş. Bu nokta veya göbek Yeruşalayim’dir. O’nun da merkezi “Even Şatiah” üstüne inşa edilen Kutsal Tapınak.
Bu taş aslında kocaman bir kaya kitlesidir. Avraam, oğlu Yitshak’ı bu kaya kitlesi üzerinde korban etmeye hazırlanmış, Yaakov ünlü merdiven rüyasını bu yerde görmüş, David Ameleh, Kutsal Tapınağı bu kaya etrafında inşa etmeyi tasarlamış ve oğlu Şelomo Ameleh de burada Moria dağının tepesindeki bu kayanın bulunduğu yerde tapınağı inşa ettirmiştir.
David Ameleh Yeruşalayim şehrini ele geçirdikten sonra, bu kent artık Yahudi halkının siyasal ve dinsel başkenti olur. David şehri onartır, olası saldırılara karşı sağlam surlarla çevreletir. Ne yazık ki en büyük emeli olan ve Tanrı’ya sarsılmaz inancına kanıt olmak üzere yaptırmak istediği tapınağı inşa etmeye ömrü yetmez, bu görevi oğlu Şelomo’ya vasiyet eder.
Şelomo Ameleh de, en az babası kadar başarılı bir kraldır. Onun devrinde İsrailoğulları savaşmaz, ekonomik olarak gelişir ve zenginleşirler.
Bir öğretiye göre Şelomo, Bet-Amikdaş’ı inşa ettirmeye karar verdiğinde Tanrı’nın meleklerinden biri ona rüyasında görünür ve şöyle der; “Ey İsrael kralı David Ameleh’in oğlu Şelomo, Tanrı’nın Adı'nı onurlandırmak için yapacağın tapınağa, tüm halkının kendi olanakları dahilinde katılımını sağlayacaksın.”
Şelomo tüm tebaasını, her sınıftan insanı sarayına davet eder. Saray erkanı, yöneticiler, Koenler, rabiler ve halk toplanır. Kral Şelomo her kesimi bir işle görevlendirmiştir. Saray erkanı ve yöneticilere tapınağın kubbelerinin, sütunlarının ve basamaklarının inşası, Kohenlere ve Levilere “Aron Aberit”in bulunduğu kutsal bölümün yapımı, güçlü ve varlıklı sınıfa Tapınağın doğu bölümünün inşası, fakir ve muhtaç kesime de batı bölümünün inşası düşmüştür.
Yöneticiler ve zenginler ellerindeki ziynetleri değerlendirerek, gerekli inşaat malzemelerini almışlardır. Tir ve Sidon halkından işçiler ve ustabaşları getirterek güçlü ekipler kurmuşlar ve kısa sürede görevlerini tamamlamışlardır.
Fakir halkın payına düşen Batı bölümü ise en son biten kısım olmuş. Halk el emeği alın teriyle o koskoca taşları taşımış, kesip yontmuş ve kendilerine düşen Batı Duvarını bin bir güçlükle ancak bitirebilmiştir.
Bu kutsal görev bitip de Bet-Amikdaş bütün haşmetiyle dimdik ayakta durduğunda Tanrı bu müthiş eseri inceleyip bakışlarını “Batı Duvarı” üzerinde durdurarak “Fakir ve muhtaç halkın el emeği ve alın teri benim nazarımda en değerli olanıdır. Bu duvarı ebediyen kutsuyorum” demiş ve bir ilahi ses de yankılanarak şöyle tekrarlamış, “Tanrı’nın kutsal varlığı, Batı Duvarını ebediyen terketmeyecektir.”
Şelomo Ameleh’in, yaptırdığı Kutsal Bet-Amikdaş’ın uzunluğu 60 arşın, genişliği 20 ve yüksekliği 30 arşındır. Mabedin önündeki eyvanın (giriş holü) uzunluğu 20 arşın ve genişliği 10 arşındır. Mabedin pencereleri kafeslerle kapalıdır. Mabedin duvarlarına bitişik katlar vardır. Katların etrafında yan odalar bulunur. Alt kat 5 arşın genişliğinde, orta kat 6 arşın genişliğinde ve 3. kat 7 arşın genişliğinde olup, kirişler mabedin duvarını işgal etmesin diye mabedin duvarı etrafında dış taraftan destekler verilmiştir. Mabed taş ocağında yontularak hazırlanmış taşlardan yapılmış olup inşaat sırasında mabette çekiç, balta veya herhangi bir madeni kırıcı-kesici alet kullanılmamıştır.
Orta yan odaların kapısı sağ tarafındadır ve merdivenlerle orta kata ve orta kattan üçüncüye çıkılır. 1. kata 3 düz basamakla, 2. kata sarmal 5 basamakla, 3. kata ise düz 7 basamakla çıkılır.
Mabedin inşaatı bitince, mabed sedir ağacından kalın tahtalar ve kirişlerle kaplandı. Mabede bitişik katların yüksekliği 5 arşındı ve bu katlar sedir ağacı kerestesi ile bağlandı.
Mabedin duvarları içeriden de sedir ağacı tahtaları ile kaplandı. Zemin selvi ağacı tahtaları ile örtüldü. Mabedin en iç tarafına “Ahit Sandığı”nı koymak için bir iç oda hazırlandı (dvir). İç odanın içerden uzunluğu, genişliği ve yüksekliği 20 arşındı. O oda som altınla kaplandı. Sedir ağacıyla kaplanmış olan mabedin duvarları da som altınla kaplandı, iç odanın önüne altın zincirler çekildi.
İç odada her biri 10 arşın yüksekliğinde zeytin ağacında iki kerubi (Kerubiler Sfenkse benzeyen aslan vücutlu, insan başlı kanatlı meleklerdir. Bet-Amikdaş’da ahit sandığının koruyucuları, cennetteki Eden Bahçesi’nde ise kutsal hayat ağacının koruyucularıdır) yapıldı. Kerubilerin kanatları 5’er arşın uzunluğunda idi. Bu kerubiler de altınla kaplandı.
Mabedin dışındaki ve içindeki bütün duvarlara kabartma şekiller, melekler, hurma ağaçları ve çiçek figürleri oyuldu. Mabedin içi ve dışındaki bütün döşemeler altınla kaplandı.
İç odanın kapıları zeytin ağacından yapılıp çeşitli oymalarla süslendikten sonra altınla kaplandı.
Mabedin giriş kapısı selvi ağacından yapılmış olup her bir kanat ikiye katlanabilirdi. Kapılar çeşitli oymalarla süslenmiş ve altınla kaplanmıştı.
İç avlu ise üç sıra yontulmuş taş ve bir sıra sedir ağacı kirişi ile yapıldı.
Mabedin sütunları, Lübnan ormanlarından kesilmiş sedir ağaçlarından yapılan kaplamalarla kaplanmışlardır.
Şelomo Ameleh’in hükümlerini vereceği bölüm ve kendisine ait olan yapı da Yatziah (has oda) mabedin içindeydi, taştan yapılmıştı ve sedir ağacı ile kaplanmıştı. Bu bina 30 bölümden meydana geliyordu.
Şelomo Ameleh Naftali kabilesinden dul bir kadının oğlu olan tunç ustası Hiram’ı, Sur’dan getirterek iki tunç sütun yaptırdı. Sütunların yükseklikleri 18 arşın olup çevreleri 12 arşındı. Direklerin üzerinde 5 arşın yüksekliğinde başlıklar vardı. Başlıklarda zincir işi 7’şer çelenk bulunuyordu. Bu sütunların birleştirilmeleri için ağ biçiminde nar ve zambak motifleriyle süslü bir kafes yapıldı. Sütunlar mabedin eyvanına dikildi. Sağ sütunun adı boaz sol sütunun adı yakin kondu.
Yapay havuz dörtgen biçiminde olup eni 10 arşın ve yüksekliği 5 arşın, derinliği 1 arşındı içine 2 bin bat su (74 m3) alabilecek kapasitede idi. On iki öküz üzerine oturtulmuştu. Her üç öküz bir yöne bakardı. Öküzlerin sağrıları içe doğru dönüktü. Havuzun kenarları zambak sapları gibi işlenmişti. Kenarında onu saran, her bir tanesi 10 tane ve 2 dizi olmak üzere tomurcuklar vardı, havuzdan su dökülürken tomurcuklardan da dökülüyordu.
Tunç ayaklıklar 10 tane idi. Ayaklıkların pervazları arasında levhalar vardı ve levhaların üzerinde aslanlar, öküzler ve kerubiler vardı.
Tunçtan kazanlar 10 tane idi. Her bir kazan 40 bat su alıyordu. Her ayaklığın üzerine bir kazan , 5 ayaklıklı kazan mabedin sağına, diğer 5 ayaklıklı kazan da mabedin soluna kondu.
Yapay havuz mabedin gün doğuşu yönüne kondu.
Mabedin bütün kapıları, üzerinde huzur ekmeği bulunan altın masa, iç odanın önünde, beşi sağda beşi solda bulunan som altından, şamdanları çiçekleri, kandilleri, maşaları, tasları, makasları, leğenleri, kaşıkları, tablaları ve bütün mabedin kapı tokmakları som altından yapıldı.