www.deizm.org'un gelişmesi için bir şeyler yapmak istemez misin?

İletişim: deizmturkiye@gmail.com

Join the forum, it's quick and easy

www.deizm.org'un gelişmesi için bir şeyler yapmak istemez misin?

İletişim: deizmturkiye@gmail.com

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
#SomayıUnutma
Sorumluların ceza almaları için, böyle bir katliamın bir daha yaşanmaması için #SomayıUnutma.

+2
darulerkam
supeluta
6 posters

    Tasavvuf Nedir?

    supeluta
    supeluta
    Site Yöneticisi
    Site Yöneticisi


    Erkek Mesaj Sayısı : 658
    Katkı Puanı : 802
    Reputation : 23
    Kayıt tarihi : 02/11/08

    Tasavvuf Nedir? Empty Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından supeluta Çarş. Kas. 05, 2008 7:53 pm

    Köklerinin Eflâtun (Platon)’da aranması gereken Tasavvuf felsefesine göre evren tek bir varlıktır. Bu tek varlık Tanrı’dır. Ezelî ve ebedî olan, yani sonsuzdan gelip sonsuza giden Tanrı zaman ve mekân (yer) varolmadan önce vardır, hep varolacaktır. Bu tek varlığa, Tanrı’ya, Vücud-i Mutlak denir. Vücud-i Mutlak, yani Tanrı, bütün güzellikleri, iyilikleri, olgunlukları da içerir, onun için de, aynı zamanda, Cemâl-i Mutlak, Hüsn-i Mutlak, Hayr-i Mutlak, Kemâl-i Mutlak’tır. Tanrı önceleri kendi evreninde, güzelliğin görkemiyle çevresine ışık saçmaktaydı. Ama bu güzelliği görecek yoktu. Oysa güzellik görünmek ister. Tanrı da görünmek, Tecelli etmek istemiş, bir aynaya bakar gibi, Adem-i Mutlak’a’a, yani yokluğa bakmış, “Kün” emrini vermiştir. “Kün”, yani ol deyince evren oluşmuştur. Demek ki bu evrende görülen her şey Vücud-i Mutlak’ın Adem-i Mutlak’a yansımasıdır, yani evren Tanrı’nın yoklukta yansıyan görüntüsüdür. Öyleyse insan da Tanrı’nın görüntüsünden bir parçadır, Tanrı’dan bir parçadır. Tanrı o aynadan yüz çevirince, ki aslında o ayna da bir kuruntu, bir hayaldir, bütün evren yok olacaktır. Yani Vücud-i Mutlak Adem-i Mutlak’a bakmadığı anda bu hayal alemi, görüntünün aynadan siliniyi gibi silinecek, o ayna bile yok olacak, yalnızca Tanrı kalacaktır.

    Şöyle bir soru geliyor akla: Evren bütün güzellikleri, iyilikleri, olgunlukları içeren Tanrı’nın görüntüsüyse, yeryüzünde gördüğümüz bunca çirkinlik, kötülük, çiğlik nasıl oluşmuş?

    Tasavvuf filozofları şöyle diyorlar: Her şey kendi karşıtıyla belirir. Evrendeki tek varlığın, Tanrı’nın Tecellisi, görünmesi için bile, Adem-i Mutlak’a bakarak “Kün” emrini vermesiyle oluşan görüntüde, hem Vücud-i Mutlak’ın, yani varlığın, hem de Adem-i Mutlak’ın yani yokluğun, izleri, özellikleri vardır. Demek ki evrende, dünyada, insanda varlık ile yokluk, gerçek ile hayal, iyilik ile kötülük, güzellik ile çirkinlik, olgunluk ile çiğlik birlikte bulunur. Kötülük olmasa iyilik anlaşılamaz, bilinemezdi. Ama iyilik, güzellik, olgunluk gibi nitelikler gerçektir. Tanrı’nın nitelikleridir, sonsuzdan gelip sonsuza giderler. Kötülük, çirkinlik, çiğlik gibi nitelikler ise hayaldir, geçicidir, Adem-i Mutlak’ın, yani yokluğun nitelikleridir. Gerçek niteliklerin, iyiliğin, güzelliğin, olgunluğun, Tanrı’nın niteliklerinin belirmesi için geçici olarak oluşturulmuşlardır.

    Burada insanın nasıl yaşaması gerektiği konusu çıkıyor ortaya: İnsan bu fanî alemde, yani ölümlü dünyada, nasıl yaşamalı?

    Evrende, dünyada, insanda kalıcı varlık nitelikleriyle, geçici varlık nitelikleri birlikte bulunduklarına göre, insan kalıcı niteliklere sarılıp geçici niteliklerden arınmaya çalışmalıdır. Kalıcı nitelikler, yaşarken de onu Tanrı’ya yaklaştırır, geçici nitelikler ise onu Tanrı’dan uzaklaştırır, Tanrı ile kullarının arasına girer. İnsanın yeryüzündeki kötülüklerden, çirkinliklerden, çiğliklerden arınması, nefsini yenerek benliğini öldürmesiyle, kendisini Tanrısal aşka vermesiyle sağlanabilir. Dünyadaki geçici niteliklerden arınmayan, kendini Tanrısal aşka vermeyen bir kimsenin, gökten inen bütün kitapları okusa da, namazını niyazını yerine getirse de, Tanrı’ya ulaşması olanaksızdır.

    Ama bu hiçbir zaman dünyayı önemsememek anlamına gelmez. Dünya Tanrı’nın görüntüsüdür. Dünyadaki güzellikler, iyilikler, olgunluklar Tanrı nitelikleridir. Bunları da sevmelidir. İnsan dünyada yaşarken de sevmeli, sevilmelidir. Tanrısal aşka giden yolda, Mecaz-i Aşk’ın, yani insansal aşkın da yeri, önemi vardır, ama bu aşkla fazla oyalanmak yolun sonuna ulaşmayı geciktirebilir. İnsansal aşk Tanrısal aşk yolunda çabucak geçilmesi gereken bir köprüdür. O köprü geçilince yolcunun gözleri açılır. Tanrısal aşkın ışığında gerçeğe ulaşır. Artık ne yana baksa Tanrı’nın güzelliğini görür, her yanı Tanrı ile kuşatılmıştır. Gözlerini kendine çevirir, orada da Tanrı vardır. Tanrı’nın varlığına erişmiştir. Böylece insan Fenâfillah, sonra da Bekâbillah derecesine erişmiş olur. Daha ötesi yoktur.

    İnsan Tanrı yoluna, tarikata girdikten sonra, davranışlarıyla çeşitli mertebelerden geçer. Hazarât-ı Hams denen bu beş mertebenin(Hazret-i Gayb-i Mutlak, Alem-i Ceberûd, Alem-i Me’ekûd, Alem-i Şehâded, Alem-i İnsan-ı Kâmil) sonuncusu bütün öbür mertebeleri de kapsar. Tasavvuf felsefesinde insana verilen önem, İnsan-ı Kâmil’de doruğuna varır. Bu mertebe Tanrı ile bir olmanın,Fenâfillah, Bekâbillah Fenâfillah, mertebesinin eşiğidir.



    Yaşarken Tanrı varlığında erimiş, Tanrı ile bir olmuş bazı sofiler bu durumları anlatmak için “Enel Hak” (ben Tanrı’yım)derler. Mezhep çatışmalarında, Sünnî-Şiî çekişmelerinde bu söz yüzünden canını vermiş Tasavvuf uluları vardır. X. Yüzyılda İranlı Hallac-ı Mansur bu yüzden asılmış, XV. Yüzyıl başında Bağdatlı Seyyid Nesimî bu yüzden diri diri derisi yüzülerek öldürülmüştür.

    Tasavvuf felsefesinde insana verilen önemi anlamak için Devir Kuramı’ndan da söz etmek gerekir. Burada “devir”, devremek, dönmek anlamına geliyor. Bu “Dönüş Kuramı”na göre, varlıklar Alem-î Gayb’dan Alem-î Şühud’a ’a indiklerinde, yani yokluk dünyasından varlık dünyasına indiklerinde, önce cansız varlık, sonra bitki, sonra hayvan, sonra da insan biçiminde görünürler. Varlık insan mertebesine yükselince, gerçeği bilmek, aslına kavuşmak özlemi duyar, derece derece yükselerek İnsan-ı Kâmil olur, Tanrı’ya, yani aslına kavuşur. Alem-i Gayb’dan Alem-i Şuhud’a inmeye Seyr-i Nüzul denir. Cansız varlıktan yükselip Tanrı’ya ulaşmak ise Seyr-i Uruç’tur. Bu iniş çıkışa, Tanrı’dan inip Tanrı’ya yükselmeye de Devir denir.

    Görüldüğü gibi insan Tasavvuf felsefesinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Tanrı en çok insanda belirmiş, onda yoğunlaşmıştır. İnsan evrenin gözbebeği, en değerli varlığıdır. Hiçbir ayrım yapmadan bütün insanlar aynı değeri taşır. Din, mezhep, ırk, renk, yoksul, zengin ayrımı yoktur. Yalnızca Tanrı yolundaki derecelerine göre daha değerli sayılan, daha yüksek mertebelere çıkmış insanların üstünlüğü vardır.

    Şöyle bir soru geliyor akla: Sevgiye, aşka, gönül bağlılığına dayanan bir felsefe niçin Tanrı ile insan arasına birtakım başka insanlar, din adamları sokuyor?

    Tasavvuf felsefesine göre, insan kişisel çabalarıyla geçici niteliklerden arınıp Tanrı’ya ulaşamaz, bir yol göstericiye, bir Mürşid-i Kâmil’e bağlanması gerekir. Yani bir tarikata girecek, sıkı kurallara uyacaktır. Tarikata girmenin töreni vardır. Kurallara uymayanlar “düşkünlük” cezasına çarptırılır, bir süre aforoz edilirler.

    Tanrı’ya kavuşmak için tutulacak yolun çeşitli anlayışlara göre değişiklikler göstermesi yüzünden çeşitli tarikatlar doğmuştur.

    “Tarik” Arapça’da “yol” demek, ama “tarikat” şu anlamı yüklenmiş: Tasavvufa dayanan, bazıları İslâmlıktan önceki Türk dininin, yani Şamanlığın kalıntılarını yaşatan, bazıları da İslâm şeriatının katılığını yumuşatmak amacını güden, birtakım ayrımlara karşın İslâm dininden kopmayan, çeşitli dinsel öğretiler. Mevlevî Tarikatı, Bektaşî Tarikatı, Nakşî Tarikatı gibi.

    İslâm şeriatının katılığını yumuşatmaktan söz ediliyor, oysa tarikatların da sıkı kuralları bulunduğunu söylemiştik. Aradaki ayrımı göstermek için, sıkı kuralları olan Alevî-Bektaşî Tarikatı’nın tarikata kabul edilenlerden neler istediğini özetleyelim: Önce bir şeyhe bağlanılacak, yalan söylemek, haram yemek, zina etmek, eliyle koymadığını almak, gözüyle görmediğini anlatmak, adam çekiştirmek yok, sözde durulacak, iyilik edilecek, vefalı olunacak, başkalarının ayıpları görülmeyecek, her sınıftan insan, yoksul zengin, mevkili mevkisiz, eşit tutulacak, dünyaya, dünya malına gönül verilmeyecek, tarikat sırları ne olursa olsun açıklanmayacak. Bu kurallara uymayanlarla belli bir süre kimse konuşmaz, yardım etmez. Yani “düşkünlük” cezasına çarptırılırlar.

    Tarikatların Tasavvuf felsefesine uygun düşmeyen yanları yok mudur?

    Gene Alevî-Bektaşî Tarikatı’nın bir kuralını örnek verelim: Teberrâ ve tevellâ önemli bir kuraldır. Teberrâ Hazreti Ali’ye uymayanlara sevgi göstermemektir. Tevellâ ise bunun tam tersi, Hazreti Ali’ye uyanlara sevgi beslemektir. Bu kural Tasavvuf felsefesinin mezheplerin üstüne çıkan, insan anlayışına aykırıdır.

    Birtakım çekişmelerin, yaşam koşullarının getirdiği bu gibi ayrılıklara karşın, tarikatlar genel olarak Tasavvuftan kaynaklanırlar, bu felsefenin çerçevesindedirler.

    Her tarikatta insanlara Tanrı’ya ulaşmanın yollarını gösteren şeyhler vardır. Şeyh İnsan-ı Kâmil, Mürşid-i Kâmil’dir. Bir tekke kurar, kendine bağlananlara Tanrı’ya giden yolu gösterir, gezici dervişleriyle öğretisini yaymaya çalışır.

    Yapilan bu kısa özetlemeden anlaşılacağı gibi, Tasavvuf yalnızca bir din felsefesi değil, aynı zamanda, bir yaşam biçimi önerisidir.
    darulerkam
    darulerkam
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 14
    Katkı Puanı : 3
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 07/03/09

    Tasavvuf Nedir? Empty Geri: Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından darulerkam Paz Mart 08, 2009 2:14 am

    keramet hardadır saçta değil
    keramet baştadır taçta değil
    her ne ararsan kendinde ara
    mekkede kudüste hacta değil
    Karma
    Karma
    Katılımcı Üye
    Katılımcı Üye


    Kadın Mesaj Sayısı : 72
    Katkı Puanı : 101
    Reputation : 1
    Kayıt tarihi : 02/07/09

    Tasavvuf Nedir? Empty Geri: Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından Karma C.tesi Tem. 04, 2009 8:40 am

    Bu yazıyı hangi dinden olan ve kim yazmış???
    Eğer müslüman olan birisi yazdıysa içinde çelişkili durumlar var!!
    Sonuna kadar okudum ve kafam karıştı gerçekten...
    Tanrıyı kendiyle bir tutuyor Smile
    Anlattıklarına bakılırsa tasavvufta en yüksek kademede insan Tanrı oluyor!!!
    Müslüman Tanrı demez Allah der!!!
    Bunu bir müslüman mı yazmış?
    Eğer böyleyse çok garip!!! Smile

    Yazıyı açıklarsanız sevinirim
    supeluta
    supeluta
    Site Yöneticisi
    Site Yöneticisi


    Erkek Mesaj Sayısı : 658
    Katkı Puanı : 802
    Reputation : 23
    Kayıt tarihi : 02/11/08

    Tasavvuf Nedir? Empty Geri: Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından supeluta Ptsi Tem. 06, 2009 1:24 pm

    Aynen dediğiniz gibi,tasavvufta en yüksek mertebe,insanın Tanrılaşmasıdır.Ama bu bizim bildiğimiz manada Tanrılaşma değildir.
    Bu yüzden pek çok köktendinci tasavvufa karşı çıkar ve Mevlanadan nefret eder.Bir çok tefsirci tanıdım ki,yanımda Mevlanaya küfür ediyorlardı Smile
    Tabi tasavvuf çok ayrıntılı bir konu,benimde bildiklerim kısıtlı,her ne kadar bir süre ilgilenmiş olsamda. .Merakı olan arkadaşlarımız yine bu konuda paylaşımlar yaptıkça bilgilerimiz artacaktır.
    bokbirikintisi
    bokbirikintisi
    Yeni Üye
    Yeni Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 5
    Yaş : 40
    Katkı Puanı : 5
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 05/07/09

    Tasavvuf Nedir? Empty Geri: Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından bokbirikintisi Perş. Tem. 09, 2009 8:31 am

    tasavvuf u ayıran noktası felsefi yönündür... yazılanlarda anlaşıldığı gb, tanrıya yakınlaşmak veya tanrıya karşı duyulan sevgi; ibadetlerden ve zikirden çok; düşünce sistemi ile gerçkelştiren bir olgudur tasavvuf.. anadoluda mevlana dan hariç; hacı bektaş, yunus emre de tasavvuf üzerine düşüncelerini getirmiştir...

    ama ben en çok ömer hayyam takmış durumdayım.. yazılarında tasavvuf u görüyorum. belki de algım bozulmuştur Very Happy bilemiyorum :s ömer hayyam yazılarında;

    şarap kelimesi çok kullanılmaktadır... şarap bana göre sevgiyi betimlemektedir.. bazende yazılarında yareninden bahsetmektedir. o ise hayatı var olan düzeneği yani tanrıyı betimliyor sanki... ve diğer bi nokta ise dini bütün yobaz kişilere karşı yorumlarda bulnuyor.

    ömer hayyam da bu yazılarında, yaratan olan sevgisisini gösteriyor felsefi noktalarıyla. geriye kalan kısmında; dini olguların veya inanların onu eleştirisel yaklaşmsına neden oluyo bence yazılarında... bunu yaparken de sanki tanrıya karşı bi tutum sergiliyomuş gb gözüksede aslında; karşısındakine ( islamiyet inanıp, ibadetlerle tanrıya ulaşmaya çalışan kişilere) o felsefi yönü dikate alıp, sorgulayarak o sevginin oluşmasına dair yorumlamalar getiriryor sanki. olmayabilirde... az önce de dedim ya! belki de algım bozulmuştur king

    adminin yazısının da yer alan son cümle, tasavvuf un özünü açıklıyor gb...
    avatar
    Misafir
    Misafir


    Tasavvuf Nedir? Empty Geri: Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından Misafir Paz Mayıs 16, 2010 8:59 pm

    Tsavuf çok kısa bir tanımla anlatmak gerekirse, insanın adam olma yolculuğudur. Bu yolculuğun sonu ise fena fillahtır.
    Uniak
    Uniak
    Tam Üye
    Tam Üye


    Erkek Mesaj Sayısı : 558
    Yaş : 46
    Nerden : Dünya'dan
    Katkı Puanı : 727
    Reputation : 17
    Kayıt tarihi : 26/04/10

    Tasavvuf Nedir? Empty Geri: Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından Uniak Salı Mayıs 18, 2010 2:35 am

    Tasavvuf = Pandeizm'e giden yoldur.
    melissa buse
    melissa buse
    Katılımcı Üye
    Katılımcı Üye


    Kadın Mesaj Sayısı : 167
    Yaş : 30
    Katkı Puanı : 176
    Reputation : 0
    Kayıt tarihi : 12/05/10

    Tasavvuf Nedir? Empty Geri: Tasavvuf Nedir?

    Mesaj tarafından melissa buse Çarş. Mayıs 19, 2010 2:09 pm

    Tasavvuf Nedir
    Tasavvuf Tanrı evren ve insanilişkisini bir bütünlük içinde açıklamaya çalışan insanın tanrısal erdemlere benzemesini amaçlayan dinsel ve felsefi düşüncedir.
    Başlangıçta günah işlemekten sakınmak dünyasal işleri küçümsemek ve bunlardan uzak durmak yalnızlığı seçerek sürekli Tanrı'yı anmak kalbin ancak bu yolla temiz tutulacağına inanmak gibi düşünceler ve uygulamalarla ortaya çıkan tasavvuf 12.yy'dan sonra tarikatlar biçiminde örgütlenerek güçlü bir hareket durumuna gelmiştir.

    Tasavvuf Müziği Nedir
    Tasavvuf müziği vahdet-i vücut (vücudun birliği) anlayışıyla bestelenmiş dini yapıtlardan oluşur.Mevlevi Bektaşi Celveti Gülşeni Halveti Kadiri Nakşi v.b.
    tarikatlarda tasavvuf müziği varsa da bunların içinde sanat değeri taşıyan ve gelişmiş müzik Mevlevi müziğidir Itri Dede Efendi Osman Dede Ahmet Ağa gibi besteciler tarafından bestelenen Mevlevi ayinleri Türk tasavvuf müziğinin başyapıtlarıdır Tasavvuf müziğinin önemli formları Mevlevi ayinleri dini peşrevler ilahilernaatlar şugllar mersiyeler Bektaşi nefesleri duraklar ve tevşihlerdir

    Tasavvuf Müziğinde Kullanılan Müzik Aletleri

    Bendir
    Derili vurmalı sazlardandır.Sadece tasavvuf müziğinde kullanılır.Dindışı müzikte kullanımı büyük hatadır.

    Kudüm
    Belli belirsiz ses veren derili,vurmalı sazlardandır.Gövdeleri yarıküre biçiminde olan iki küçük davuldan oluşur.Davullar , Bakır gövdenin üzerine deri gerilerek yapılır ve ikisi arasında bir dörtlü ya da üçlü akor farkı vardır.

    Nevbe
    Derili vurmalı sazlardandır.Nevbeye verilen bir diğer adta 'zilsiz tef'tir.Nevbe de bendir gibi sadece tasavvuf müziğinde kullanılır.

    Ney
    Dilsiz nefesli sazlardandır.Sadece tasavvufta değil klasik türk müziğinde de kullanılır.Altısı önde olmak üzere yedi deliği olan bir kamış olan neyin ses alanı üç oktava yakındır.

    Rebab
    Yaylı sazlardan olan rebab sadece tasavvuf müziğinde kullanılır Göğsü deridendir.Düşey olarak iki arasında ya da sol diz üzerinde tutularak çalınır Ses alanı bir buçuk oktavı zor bulan rebab daha sonraları yerini sinekemanına bıraktı

    Dini Müzik Türleri
    A.Cami mûsikîsi (özelligi yalniz sesle icra edilmesidir)
    a) Usulsüz okunanlar Münacat, Ezan, Kaamet, Salat-u Selam, Tekbîr, Mersiye
    b) Usullü okunanlar Cumhur, Tevsîh ve Tesbîh gibi Ilahi türleri
    B. Tekke mûsikîsi (özelligi saz esligiyle de icra edilebilmesidir)
    a) Usulsüz okunanlar Na't-i Peygamberi ve Durak
    b) Usullü okunanlar Ayîn-i Serif (Mevlevî), Ayn-i Cem ve Nefesler (Bektasî) ve Zikir Ilahileri (Arapça güfteli olanlarina Sugl denir)
    C. Hem camide hem tekkede okunan dinî mûsikî formlari
    a) Usulsüz okunanlar Kur'an-i Kerîm ve Mevlid-i Serif
    b) Usullü okunanlar Her türlü ilahiler
    c) Kismen usullü kismen usulsüz okunan Miraciyye gibi





    kaynak : http://www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-503&Bilgi=tasavvuf-m%C3%BCzi%C4%9Fi-nedir

      Forum Saati Çarş. Mayıs 08, 2024 2:40 am