Kulleteyn, 12 yaşıma değin olan yaşamımın "roman"ıdır. İsterseniz roman demeyin; "romanlaşan" gerçek. Kahramanı olan Türko, benden başkası değil. Kişi ve yer adlarından çoğu gerçek. Kimileri de değiştirilmiştir. Tümüyle belgesel nitelikte. Dinsel konular, İslam dünyasındaki en sağlam kaynaklara dayalıdır ve işlendiği gibi olduğu her an kanıtlanabilir. Yaşayış biçimi, "faki"ler, yani "molla" adaylarıyla okunan "dersler", kitaplar, ders okuma biçimleri, "molla", "şeyh", "ağa".... Baştan sona birer gerçek. Adını kitaba verdiğim gerçekteki "kulleteyn" de öyle. Doğu Anadolu'nun çoğu önemli kesitinden alınma gerçekler hepsi. İncelemeci ve araştırmacılar, çok şeye ışık tutacak şeyler bulacaktır bu kitapta.
Kurallarını binlerce yıllık ilkelliklerden alan ve bugün insanımıza, dahası tüm insanlığa giydirilmeye çalışılan eski elbise, "Şeriat" nedir, ne değildir? İnsanları, kitleleri ne duruma getiriyor ve kimlerin desteğiyle bunu sağlıyor ? Kimi boşlukları şeyh, ağa, molla üçlüsü nasıl dolduruyor? Bu üçlü, güçlerini resmi yönetimlerle de birleştirince, egemen olduğu yörelerde nasıl karanlık üretim merkezleri kuruyor ve ışık sızmasın diye nasıl önlemler alıyor, nasıl kalın kalın duvarlar örüyor? Bu sorulara ve daha nice nicelerine cevaplar, ipuçları bulunabilecek. Temel amaç da bu zaten .
Anlatılırken gerçekleri örtme yoluna gidilmemiştir. Olduğu gibi sunulmuştur herşey. Bilindiği gibi dürüstlük, açıklıkta. Kapalılıktaysa karanlık olur. "Tabu"lar karanlıkta yaşarlar. Yalan, sahtelik ve sayılamayacak kadar kötülük de bu alanda. Bu kesimdekiler, gün ışığına çıkarılmadıkça, ilkellikler, kafalara, gönüllere vurulu zincirler kırılamaz ve daha güzel bir dünyanın yolu açılamaz. Kulleteyn'i hazırlarken bu yolda bir katkısı olsun istedim. Olacağına da en küçük bir kuşkum yok.
Diyor Turan Dursun kitabının önsözünde..
Kurallarını binlerce yıllık ilkelliklerden alan ve bugün insanımıza, dahası tüm insanlığa giydirilmeye çalışılan eski elbise, "Şeriat" nedir, ne değildir? İnsanları, kitleleri ne duruma getiriyor ve kimlerin desteğiyle bunu sağlıyor ? Kimi boşlukları şeyh, ağa, molla üçlüsü nasıl dolduruyor? Bu üçlü, güçlerini resmi yönetimlerle de birleştirince, egemen olduğu yörelerde nasıl karanlık üretim merkezleri kuruyor ve ışık sızmasın diye nasıl önlemler alıyor, nasıl kalın kalın duvarlar örüyor? Bu sorulara ve daha nice nicelerine cevaplar, ipuçları bulunabilecek. Temel amaç da bu zaten .
Anlatılırken gerçekleri örtme yoluna gidilmemiştir. Olduğu gibi sunulmuştur herşey. Bilindiği gibi dürüstlük, açıklıkta. Kapalılıktaysa karanlık olur. "Tabu"lar karanlıkta yaşarlar. Yalan, sahtelik ve sayılamayacak kadar kötülük de bu alanda. Bu kesimdekiler, gün ışığına çıkarılmadıkça, ilkellikler, kafalara, gönüllere vurulu zincirler kırılamaz ve daha güzel bir dünyanın yolu açılamaz. Kulleteyn'i hazırlarken bu yolda bir katkısı olsun istedim. Olacağına da en küçük bir kuşkum yok.
Diyor Turan Dursun kitabının önsözünde..
Ne ki biçimler değişse bile, özün; insana, topluma, evrene bakışlarının değişmediğine tanık olunacak. Yüzlerce, binlerce yıl ötelerden getirilen, yırtıldıkça yamanan, dar geldikçe genişletilen giysiler, tanrının yeni terzileri eliyle biçimlendirilip ve yamanıp müslüman cemaate yeniden giydirilecek. Politikacılarla el ele verilerek...
16. Bölüm - 110. Sayfa (Son Paragraf)
"Kulleteyn", "iki kulle"(yaklaşık 13 ton) su demek. Durağan bir suyun temiz (tahir) sayılabilmesi için Şafi mezhebine göre bu kadar olması yeterliydi. Daha az olamazdı. Bu kadar oldu mu, içinde ne bulunursa bulunsun "temiz"di artık. "Pislik"lerle dolu bile olsa... Doluydu zaten. İlk görüşte bataklık bile sayılabilirdi. Ama mademki Şeriat temiz demişti, temizdi. Şeriat neye pis diyorsa, pis olan oydu.
Kitabın arkasından..
Kulleteyn'i buradan indirebilirsiniz.