Yaziya nasil bir baslik vermem gerektigini bilemedim bu yuzden kusuruma bakmayin :PSiteye biraz goz attim, musluman arkadaslara rastladigimdan oturu Kuran'dan alintilar yapacagim. Oncelikle bir kac pasaj hakkindaki dusuncelerinizi almak istedim, ozellikle insanlar tarafindan kitap haline getirilmis bu yapinin, varligi var eden varlik tarafindan bir insana vahyedilip vahyedilmedigi hususunda aydinlatici bir konu olabilir,
* * *
11:7
"Hanginizin amelinin daha güzel olduğu hususunda sizi denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Bundan önce ise O'nun Arş'ı su üzerindeydi. Onlara: 'Siz ölümden sonra diriltileceksiniz' desen inkar edenler mutlaka: 'Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir' derler."
Kilifa uydurma amacli 1-2 anlatim asiriligina kacan istisna disinda, 30 ayri ceviri ve Ingilizce ceviri de dahil olmak uzere, Tanri'nin arsinin gokleri ve yeri yaratmanin oncesinde su uzerinde oldugu belirtilmis. Bu anlayis, Muhammed peygamberlik iddiasinda bulunmadan cok daha evelinde Eski Ahit'teki Genesis'in baslangic hikayesinde yer alir, kisaca yagmurun gogun ustunde duran Tanri'nin tahtinin yuzdugu sulardan yagdirildigi anlayis.
"5 Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
6 Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.
7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
8 Tanrı kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu."
Tanri'nin tahtinin (ars'inin) nerede oldugu ya da yagmurun nasil yagdigina dair bu tarz bir inanis, Incil'in ortaya cikmasindan cok daha oncesinde ise Mezapotamya uygarliklarinda yer almaktadir, ki tahminime gore kaynagi cok daha oncesi.
***
Bir diger bolum;
33:50
"Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir."
Bir goc esnasinda, evreni yaratan varligin, gezegenin cesitli yerlerinde cekilen onca acilara ve cok daha buyuk problemlere duyarsiz kalarak, diger insanlarin duymasi icin peygamberine boyle bir vahiy indirmesini, akla yatkin ya da samimi buluyor musunuz?
***
81:2
"Yıldızlar kararıp dökülünce" {Yıldızlar dökülünce-Yıldızlar kararıp dağılınca-Yıldızlar sönüp düşünce}
Bilimsel olarak yildizlarin ayni anda kararmasi gibi bir durum soz konusu degildir, siradan bir yildizin siradan bir gezegenden en az 500.000 kat buyuk nukleer bir ates topu oldugunu da goz onunde bulundurursak, bir yildizin bir gezegenin ustune dusmesi de soz konusu degildir. Ya da yildizlarin dagilmasi, bir gezegenden bakinca dagilir gibi gorunmesi de bilimsel gerceklerle bagdasmaz, zira ornegin dunyadan baktiginizda, en yakin yildiz karardigi zamandan 4200 yil sonrasinda isiginin kesildigini gorebiliriz. Uzak yildizlar ise 100.000 yili bulabilir, yakin galaksilerdeki yildizlardan ise bahsetmemize gerek yok sanirim. Ve dunyanin yok olusu, diger gezegenler gibi sistemin yildizinin (yani gunesin) mevcut islevselliginin degisime ugramasiyla gerceklesecektir.
Bu durumda, Kuran'daki bu, ve benzeri pasajlari ne gercek, ne de mecazi olarak almamiz mumkun degildir. Buna bir aciklama getirebilir misiniz?
***
65:12
"Allah; yedi göğü ve yerden de o kadarını yaratmış olandır. Allah’ın buyruğu bunlar arasında iner durur. Ki, Allah’ın gerçekten her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın gerçekten her şeyi ilmiyle kuşatmış oşduğunu bilesiniz."
Bu anlayis, aslen Kuran, hatta Ibrahim oncesine dayanan, bilinen tarihin cok oncesinde var olan bir inanctir.
Bu inanc Kuran'in da belirttigi uzere "en yakin gokte" yildizlarin yaratilmasinin da kaynagi gibi gozukuyor. Siz ne dersiniz?
***
Daha bir suru alinti yapacaktim ancak bahsetmek istedigim diger bir kac sey de oldugundan simdilik bu kadari yeterli diye dusunuyorum. Kuran'in "Eger o Allah tarafindan indirilmemis olsaydi, onda bir cok tutarsizlik bulurdunuz" gibi bir cumle icermesi de enteresan bir durum, cunku kitap haline getirilmis bu yapinin icerisinde bir cok tutarsizlik bulmak mumkun. Insanin camurdan yaratilmasi ve ruh ufurulmesi (ki yine Paganistik inanctir), once goklerin, sonra yerlerin, ya da once yerlerin ve sonra goklerin yaratildiginin anlatilmasi, ya da Incil'den yapilan bir suru bilim disi alintilar, Tanri'nin yaratiktan (goklerden ve yerleden/evrenden) ayri olmasi, buna ragmen dunyayi yaratma esnasinda goge yonelmesi gibi (yine Genesis kitabinda yer alan yaratilistir). Adem ve Havva, bilgelik agaci, cennetin yeri/cennet'ten kovulus, yilandi, seytandi bunlara girmek dahi zaman kaybi sanirim. Cesitli modern Kuran ve Incil tefsirlerinde ise (meninin kaburga ve bel arasindan gelip fiskirmasi gibi), bu tur pasajlari bilimsel kilifa sokabilme cabasi acikcasi artik gulunc bir hal almistir.
Gordugum kadariyla Kuran, kimi yerinde kisisel-fiziksel bir Allah'tan, kimi yerinde ise evrenden ayri super naturel bir varliktan soz etmektedir. Ancak bu anlatilarda tutarli bir resim cizmek malesef mumkun degildir, ki sanirim Kuran'i cidden anlamaya calisan mantik sahibi cogu insanin sonunda neden aklini kacirdigi kendini belli ediyor.
Sifatlari sebebiyle kimine kasten sonsuz aci cektirmek, kimine ise kasten sonsuz mutluluk vermek icin insan yarattigini itiraf eden bir Tanri'dan soz ediyor Kuran, ancak sizce de bunlar daha cok cahil bir col toplumunu manipule etmenin yolunu bulmus ve nihayetinde 40 yasinda peygamberligini ilan etmis bir insandan cikma sozler gibi durmuyor mu? Yani insanin 20'li yaslarda kisisel ve gerekli bilincine ulastigini var sayarsak, geri de kalan 20 yilin da nereye gittigini de merak eder haldeyim, cok enteresan. Vahyin bir magarada gelmesi de cok enteresan, ya da toplumun tepkilerine gore sozde inen kanunlarin sonradan degisebilmesi, zaman ilerledikce ve peygamberlik iddia eden kimse kutle kazandikca Allah'in ve meleklerin peygambere salavat eder hale gelmesi (her ne demek ise). Bunlar enteresan ogeler.
Acikcasi, iyiyi ve kotuyu ayirt edebilen samimi ve dusunceli bir deist olarak, Tanri'nin insanlara cevaplar vermesini ya da insanlara birseyleri aciklamasini isterdim. Boyle bir dusunce son derece cazip tabiki.
Fakat eldeki bilgilere, daha dogrusu realiteye goz atarsak, dusunen ve detayin hakkini veren bir insanin, gezegen tarihinde belirli bir noktada ortaya cikmis inanclari ve kulturleri, daha dogrusu anlayislari, bize ulasan -dogru yanlis bilgiler dahilinde- mutlak gercek edinmesine olanak yok gibi gozukuyor.
Isin ilginc tarafi ise, global komunikasyon icerisinde yasanan 2010'lu yillarda, gunesin ayla beraber duz dunyanin cevresinde dondugune inanan bir kulturun mirasinin halen revacta olmasidir. Ahlaki dogrulari, akli kullanmayi reddederek 2000 yillik ruhban siniflarinin ya da kadinlari seks objesi olarak goren 1500 yillik cahil bir col toplumunun insafina, hatta bunlardan da oncesine birakan, ve buna gore hayatlar surdurterek etrafini, insanlari ve hayvanlari son derece negatif sekillerde etkileyen bu akil almaz dogmatikligin nereye kadar surecegi ise merak konusu benim adima. Sunu da eklemek istiyorum ki yuzbinlerce hatta milyonlarca yillik arkeaolojik ve paleontolojik bulgularda insanlik ve gezegen tarihi adina bir cok onemli ogeye rastlanirken, Kuran'da da anlatilan Incilsel hikayelere dair hic bir veriye rastlanmamasi, hatta Isa'nin ve Musa'nin dahi gercek sahsiyetler olup olmadiklari/yasayip yasamadiklarina dair somut herhangi bir veri ortaya cikmamasi hic mi birsey ifade etmiyor gercekten? Sorgulamaktan ve gercegi aramaktan bu kadar cekinmek ne kazandiracak acaba insanogluna? Merak ediyorum.
Anlamadigim asil nokta ise, akil ve mantiga ters dustugune bizatihi sahit olunan bu ahlaki tutumlarin, ya da hayata dair carpik anlayislarin neden israrla tasdik edildigi. Ya da yalan ile realitenin, gerceklik ile ikiyuzlulugun ne sebeple ayirt edilmeye calisilmadigi. Sormak istedigim soru, eger aklin bir degeri yok ise, insaniyete dair onem ya da ozellik tanim olarak nasil aciklanir?
Bugun Ibrahimi dinlere mensup insanlara -Tanri'nin buyruklarini alamayan, peygamberler oncesi ya da sonrasi insanlarin halleri nedir- diye sordugumda bana verdikleri "124.000 peygamber geldi" ya da "yokluga gidecekler" ya da "cehenneme gidecekler" ya da "onlar sorumlu degil" gibi akil hastasica sig cevaplar almaktayim. Gormektesiniz ki dogru algi / rasyonellestirme / akil kullanimi / detayli dusunce disinda nereye yonelirsek bosluk ve sacmalik bulmaktayiz. Bu sebeple evrensel ahlagin, iyiligin ya da kotulugun kesfinin asla tarihsel/toplumsal anlayis bilinci ile degil, sadece akil ve insaniyetin ozu olan bireysel empatik vicdan ile mumkun oldugu hususunda israr etmekteyim.
Sonuc olarak, Tanri bir topluma sozunu gonderdiyse - geriye kalan toplumlara haksizlik yapmistir. Hatta bir insana birinci elden sozunu iletti ise, yanindaki insana haksizlik yapmistir. Bana soracak olursaniz, aklimdaki Tanri icin dusunulemeyecek bir tutum, mevcut tarihsel bilgilere ve eldeki materyale bakacak olursak ta, insani bir kontrol mekanizmasindan baska birsey gorememekteyim. Dolayisiyla insanlari realiteye davet ediyorum, ve sanirim Tanri'nin insanlara vahiy degil, ancak esitleme yapabilen, dolayisiyla hak olani idrak edebilme yetisine sahip bir akil verdigini hatirlatmakta fayda var.
Konu ve icerigi hakkinda mumkunse sizlerden de bir kac soz duymak isterim, ki kendi dusuncelerimi de tartayim : )
silver surfer.
* * *
11:7
"Hanginizin amelinin daha güzel olduğu hususunda sizi denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Bundan önce ise O'nun Arş'ı su üzerindeydi. Onlara: 'Siz ölümden sonra diriltileceksiniz' desen inkar edenler mutlaka: 'Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir' derler."
Kilifa uydurma amacli 1-2 anlatim asiriligina kacan istisna disinda, 30 ayri ceviri ve Ingilizce ceviri de dahil olmak uzere, Tanri'nin arsinin gokleri ve yeri yaratmanin oncesinde su uzerinde oldugu belirtilmis. Bu anlayis, Muhammed peygamberlik iddiasinda bulunmadan cok daha evelinde Eski Ahit'teki Genesis'in baslangic hikayesinde yer alir, kisaca yagmurun gogun ustunde duran Tanri'nin tahtinin yuzdugu sulardan yagdirildigi anlayis.
"5 Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
6 Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.
7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
8 Tanrı kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu."
Tanri'nin tahtinin (ars'inin) nerede oldugu ya da yagmurun nasil yagdigina dair bu tarz bir inanis, Incil'in ortaya cikmasindan cok daha oncesinde ise Mezapotamya uygarliklarinda yer almaktadir, ki tahminime gore kaynagi cok daha oncesi.
***
Bir diger bolum;
33:50
"Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir."
Bir goc esnasinda, evreni yaratan varligin, gezegenin cesitli yerlerinde cekilen onca acilara ve cok daha buyuk problemlere duyarsiz kalarak, diger insanlarin duymasi icin peygamberine boyle bir vahiy indirmesini, akla yatkin ya da samimi buluyor musunuz?
***
81:2
"Yıldızlar kararıp dökülünce" {Yıldızlar dökülünce-Yıldızlar kararıp dağılınca-Yıldızlar sönüp düşünce}
Bilimsel olarak yildizlarin ayni anda kararmasi gibi bir durum soz konusu degildir, siradan bir yildizin siradan bir gezegenden en az 500.000 kat buyuk nukleer bir ates topu oldugunu da goz onunde bulundurursak, bir yildizin bir gezegenin ustune dusmesi de soz konusu degildir. Ya da yildizlarin dagilmasi, bir gezegenden bakinca dagilir gibi gorunmesi de bilimsel gerceklerle bagdasmaz, zira ornegin dunyadan baktiginizda, en yakin yildiz karardigi zamandan 4200 yil sonrasinda isiginin kesildigini gorebiliriz. Uzak yildizlar ise 100.000 yili bulabilir, yakin galaksilerdeki yildizlardan ise bahsetmemize gerek yok sanirim. Ve dunyanin yok olusu, diger gezegenler gibi sistemin yildizinin (yani gunesin) mevcut islevselliginin degisime ugramasiyla gerceklesecektir.
Bu durumda, Kuran'daki bu, ve benzeri pasajlari ne gercek, ne de mecazi olarak almamiz mumkun degildir. Buna bir aciklama getirebilir misiniz?
***
65:12
"Allah; yedi göğü ve yerden de o kadarını yaratmış olandır. Allah’ın buyruğu bunlar arasında iner durur. Ki, Allah’ın gerçekten her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın gerçekten her şeyi ilmiyle kuşatmış oşduğunu bilesiniz."
Bu anlayis, aslen Kuran, hatta Ibrahim oncesine dayanan, bilinen tarihin cok oncesinde var olan bir inanctir.
Bu inanc Kuran'in da belirttigi uzere "en yakin gokte" yildizlarin yaratilmasinin da kaynagi gibi gozukuyor. Siz ne dersiniz?
***
Daha bir suru alinti yapacaktim ancak bahsetmek istedigim diger bir kac sey de oldugundan simdilik bu kadari yeterli diye dusunuyorum. Kuran'in "Eger o Allah tarafindan indirilmemis olsaydi, onda bir cok tutarsizlik bulurdunuz" gibi bir cumle icermesi de enteresan bir durum, cunku kitap haline getirilmis bu yapinin icerisinde bir cok tutarsizlik bulmak mumkun. Insanin camurdan yaratilmasi ve ruh ufurulmesi (ki yine Paganistik inanctir), once goklerin, sonra yerlerin, ya da once yerlerin ve sonra goklerin yaratildiginin anlatilmasi, ya da Incil'den yapilan bir suru bilim disi alintilar, Tanri'nin yaratiktan (goklerden ve yerleden/evrenden) ayri olmasi, buna ragmen dunyayi yaratma esnasinda goge yonelmesi gibi (yine Genesis kitabinda yer alan yaratilistir). Adem ve Havva, bilgelik agaci, cennetin yeri/cennet'ten kovulus, yilandi, seytandi bunlara girmek dahi zaman kaybi sanirim. Cesitli modern Kuran ve Incil tefsirlerinde ise (meninin kaburga ve bel arasindan gelip fiskirmasi gibi), bu tur pasajlari bilimsel kilifa sokabilme cabasi acikcasi artik gulunc bir hal almistir.
Gordugum kadariyla Kuran, kimi yerinde kisisel-fiziksel bir Allah'tan, kimi yerinde ise evrenden ayri super naturel bir varliktan soz etmektedir. Ancak bu anlatilarda tutarli bir resim cizmek malesef mumkun degildir, ki sanirim Kuran'i cidden anlamaya calisan mantik sahibi cogu insanin sonunda neden aklini kacirdigi kendini belli ediyor.
Sifatlari sebebiyle kimine kasten sonsuz aci cektirmek, kimine ise kasten sonsuz mutluluk vermek icin insan yarattigini itiraf eden bir Tanri'dan soz ediyor Kuran, ancak sizce de bunlar daha cok cahil bir col toplumunu manipule etmenin yolunu bulmus ve nihayetinde 40 yasinda peygamberligini ilan etmis bir insandan cikma sozler gibi durmuyor mu? Yani insanin 20'li yaslarda kisisel ve gerekli bilincine ulastigini var sayarsak, geri de kalan 20 yilin da nereye gittigini de merak eder haldeyim, cok enteresan. Vahyin bir magarada gelmesi de cok enteresan, ya da toplumun tepkilerine gore sozde inen kanunlarin sonradan degisebilmesi, zaman ilerledikce ve peygamberlik iddia eden kimse kutle kazandikca Allah'in ve meleklerin peygambere salavat eder hale gelmesi (her ne demek ise). Bunlar enteresan ogeler.
Acikcasi, iyiyi ve kotuyu ayirt edebilen samimi ve dusunceli bir deist olarak, Tanri'nin insanlara cevaplar vermesini ya da insanlara birseyleri aciklamasini isterdim. Boyle bir dusunce son derece cazip tabiki.
Fakat eldeki bilgilere, daha dogrusu realiteye goz atarsak, dusunen ve detayin hakkini veren bir insanin, gezegen tarihinde belirli bir noktada ortaya cikmis inanclari ve kulturleri, daha dogrusu anlayislari, bize ulasan -dogru yanlis bilgiler dahilinde- mutlak gercek edinmesine olanak yok gibi gozukuyor.
Isin ilginc tarafi ise, global komunikasyon icerisinde yasanan 2010'lu yillarda, gunesin ayla beraber duz dunyanin cevresinde dondugune inanan bir kulturun mirasinin halen revacta olmasidir. Ahlaki dogrulari, akli kullanmayi reddederek 2000 yillik ruhban siniflarinin ya da kadinlari seks objesi olarak goren 1500 yillik cahil bir col toplumunun insafina, hatta bunlardan da oncesine birakan, ve buna gore hayatlar surdurterek etrafini, insanlari ve hayvanlari son derece negatif sekillerde etkileyen bu akil almaz dogmatikligin nereye kadar surecegi ise merak konusu benim adima. Sunu da eklemek istiyorum ki yuzbinlerce hatta milyonlarca yillik arkeaolojik ve paleontolojik bulgularda insanlik ve gezegen tarihi adina bir cok onemli ogeye rastlanirken, Kuran'da da anlatilan Incilsel hikayelere dair hic bir veriye rastlanmamasi, hatta Isa'nin ve Musa'nin dahi gercek sahsiyetler olup olmadiklari/yasayip yasamadiklarina dair somut herhangi bir veri ortaya cikmamasi hic mi birsey ifade etmiyor gercekten? Sorgulamaktan ve gercegi aramaktan bu kadar cekinmek ne kazandiracak acaba insanogluna? Merak ediyorum.
Anlamadigim asil nokta ise, akil ve mantiga ters dustugune bizatihi sahit olunan bu ahlaki tutumlarin, ya da hayata dair carpik anlayislarin neden israrla tasdik edildigi. Ya da yalan ile realitenin, gerceklik ile ikiyuzlulugun ne sebeple ayirt edilmeye calisilmadigi. Sormak istedigim soru, eger aklin bir degeri yok ise, insaniyete dair onem ya da ozellik tanim olarak nasil aciklanir?
Bugun Ibrahimi dinlere mensup insanlara -Tanri'nin buyruklarini alamayan, peygamberler oncesi ya da sonrasi insanlarin halleri nedir- diye sordugumda bana verdikleri "124.000 peygamber geldi" ya da "yokluga gidecekler" ya da "cehenneme gidecekler" ya da "onlar sorumlu degil" gibi akil hastasica sig cevaplar almaktayim. Gormektesiniz ki dogru algi / rasyonellestirme / akil kullanimi / detayli dusunce disinda nereye yonelirsek bosluk ve sacmalik bulmaktayiz. Bu sebeple evrensel ahlagin, iyiligin ya da kotulugun kesfinin asla tarihsel/toplumsal anlayis bilinci ile degil, sadece akil ve insaniyetin ozu olan bireysel empatik vicdan ile mumkun oldugu hususunda israr etmekteyim.
Sonuc olarak, Tanri bir topluma sozunu gonderdiyse - geriye kalan toplumlara haksizlik yapmistir. Hatta bir insana birinci elden sozunu iletti ise, yanindaki insana haksizlik yapmistir. Bana soracak olursaniz, aklimdaki Tanri icin dusunulemeyecek bir tutum, mevcut tarihsel bilgilere ve eldeki materyale bakacak olursak ta, insani bir kontrol mekanizmasindan baska birsey gorememekteyim. Dolayisiyla insanlari realiteye davet ediyorum, ve sanirim Tanri'nin insanlara vahiy degil, ancak esitleme yapabilen, dolayisiyla hak olani idrak edebilme yetisine sahip bir akil verdigini hatirlatmakta fayda var.
Konu ve icerigi hakkinda mumkunse sizlerden de bir kac soz duymak isterim, ki kendi dusuncelerimi de tartayim : )
silver surfer.