Merhaba, klasik muhafazakar bir çevrede büyüdüm. İslam başta olmak üzere pekçok inanç hakkında objektif bilgim vardır.
Aşağıda yazdıklarım inançlarım ve kendimce mantıklı bulduğum yorumlarımdır.
Önce İslam ve iman kelimesini farklı yorumlayanlar olabiliyor. Benim iman tanımım Kurandaki Bakara 62 ve Maide 69'dur. Bence bir insan yaratıcıya ve ahirete inanıyorsa aslında o mümindir. Bunu Kurana göre yaşamak isteyen de Müslümandır. Bana göre taklitçi bir din anlayışıyla hiç sorgulamadan körükörüne tabi olmak, tanrıya ateizmden bile daha uzak olmaktır. En azından ateist bir sorgulama içindedir. Ya da inancıyla çelişmiyor en azından.
Kendisine Müslümanım diyen birisi ise Kurandaki bütün yasaklardan kaçınmalıdır ki çelişkiye düşmesin. Ama Müslüman olduğunu söyleyenlerin önemli bir bölümü çelişki içindedir. Çünkü hem sorgulanmamış bir inanç, hem Kurana bağlı olduğunu iddia etmek, hem de Kurana aykırı pekçok fiili işlemek gibi...
Benim inancım şudur:
Tanrının olduğuna, onun adil olduğuna, hesap gününe inanırım. Ancak ben Tanrının insanları herhangi bir dine göre yargılayacağını düşünmüyorum. Ayrıca dünya üzerindeki adaletsizliğin de reenkarnasyon ile yorumlanabileceğini de düşünüyorum.
Bir insan düşünün 20 yaşına kadar yaşamış. O 20 yıl yaşarken, diğeri 80 yıl yaşıyor. 20 yıl yaşayan ergenlik çağını geçmiş ama daha çok gençte olsa eğer iman etmediyse sonsuza kadar yanarken, 80 yıl yaşayan 79 yaşında dine girse kurtuluyor. Bilgiye ulaşmada, ruhsal bakımdan ve aynı şartlara eşit uzaklıkta olmak bakımından adalet yok. Zaten ateizmde bu nedenleri sorgular. Tanrı varsa neden adaletsizlik var o zaman derler.
Ben Tanrının her insana eşit bir ömür verdiğini düşünüyorum. Bu hayat sınavında sınavı erken bitiren en başarılı kuldur ve tanrıya en yakındır. O kişi bir daha dünyaya gönderilmez. Sınavı geçemeyenler süresini doldurana kadar yeniden dünyaya gelebilir. Yoksa nasıl açıklayacağız? Eğer tek bir sınav varsa, bu sınavda herkese farklı sorular soruluyorsa (zenginlik, fakirlik, engellilik, küçük yaşta ölme) adalet ne kadar olabilir?
Ahiret olayını da incelersek, kendisine inanmadı diye sonsuza kadar azap içinde bırakan bir tanrıyı düşünemiyorum. Bundan gaye nedir? Cehennem bana göre zorunlu bir terbiye yurdudur. Çok sıkıntılı bir terbiye yurdudur. Mahiyetini ise hiçbirimiz bilemeyiz. Tanrının rahmet yurdu (cennet diyelim) adalet için zaten herkese aynı ödülü vermez. Hiç gazaba uğramayan bir kul ile zorunlu terbiyeden sonra rahmete kavuşanın aynı derecede olması da zaten adalete aykırıdır.
Eğer derseniz ki
1- Tanrı ödül vermek zorunda mı? Benim inancıma göre zorunlu değil ama lütufkar kesinlikle... Diyelim ki bizi yok etti. O zaman neden bilinç verdi (ruha inanan biri olarak) neden ruh verdi? gibi çok çeşitli sorular üretilebilir.
2- Tanrı kendisine inanmayanları da bir gün rahmete kavuşturmak zorunda mı? Herkes rahmete kavuşsa imanın ne önemi var?
Tanrının en sevdiği kullarından olamamak, en sevdiği kullarına imrenmek ve onların derecelerinden uzak kalmak zaten bir çeşit azap verir insana. Bu durumda iman eden Tanrıya daha yakın olur ve imanın önemi belirir. Ayrıca 100 alan çalışkan bir öğrenci öğretmenin gözdesidir. Ama öğretmen bütünlemelerde süründürdüğü bir öğrenciyi de eninde sonunda dersten geçirirse, bu o öğrencinin başarısını değil öğretmenin merhametini gösterir. Tanrıyı da öyle düşünüyorum.
Aşağıda yazdıklarım inançlarım ve kendimce mantıklı bulduğum yorumlarımdır.
Önce İslam ve iman kelimesini farklı yorumlayanlar olabiliyor. Benim iman tanımım Kurandaki Bakara 62 ve Maide 69'dur. Bence bir insan yaratıcıya ve ahirete inanıyorsa aslında o mümindir. Bunu Kurana göre yaşamak isteyen de Müslümandır. Bana göre taklitçi bir din anlayışıyla hiç sorgulamadan körükörüne tabi olmak, tanrıya ateizmden bile daha uzak olmaktır. En azından ateist bir sorgulama içindedir. Ya da inancıyla çelişmiyor en azından.
Kendisine Müslümanım diyen birisi ise Kurandaki bütün yasaklardan kaçınmalıdır ki çelişkiye düşmesin. Ama Müslüman olduğunu söyleyenlerin önemli bir bölümü çelişki içindedir. Çünkü hem sorgulanmamış bir inanç, hem Kurana bağlı olduğunu iddia etmek, hem de Kurana aykırı pekçok fiili işlemek gibi...
Benim inancım şudur:
Tanrının olduğuna, onun adil olduğuna, hesap gününe inanırım. Ancak ben Tanrının insanları herhangi bir dine göre yargılayacağını düşünmüyorum. Ayrıca dünya üzerindeki adaletsizliğin de reenkarnasyon ile yorumlanabileceğini de düşünüyorum.
Bir insan düşünün 20 yaşına kadar yaşamış. O 20 yıl yaşarken, diğeri 80 yıl yaşıyor. 20 yıl yaşayan ergenlik çağını geçmiş ama daha çok gençte olsa eğer iman etmediyse sonsuza kadar yanarken, 80 yıl yaşayan 79 yaşında dine girse kurtuluyor. Bilgiye ulaşmada, ruhsal bakımdan ve aynı şartlara eşit uzaklıkta olmak bakımından adalet yok. Zaten ateizmde bu nedenleri sorgular. Tanrı varsa neden adaletsizlik var o zaman derler.
Ben Tanrının her insana eşit bir ömür verdiğini düşünüyorum. Bu hayat sınavında sınavı erken bitiren en başarılı kuldur ve tanrıya en yakındır. O kişi bir daha dünyaya gönderilmez. Sınavı geçemeyenler süresini doldurana kadar yeniden dünyaya gelebilir. Yoksa nasıl açıklayacağız? Eğer tek bir sınav varsa, bu sınavda herkese farklı sorular soruluyorsa (zenginlik, fakirlik, engellilik, küçük yaşta ölme) adalet ne kadar olabilir?
Ahiret olayını da incelersek, kendisine inanmadı diye sonsuza kadar azap içinde bırakan bir tanrıyı düşünemiyorum. Bundan gaye nedir? Cehennem bana göre zorunlu bir terbiye yurdudur. Çok sıkıntılı bir terbiye yurdudur. Mahiyetini ise hiçbirimiz bilemeyiz. Tanrının rahmet yurdu (cennet diyelim) adalet için zaten herkese aynı ödülü vermez. Hiç gazaba uğramayan bir kul ile zorunlu terbiyeden sonra rahmete kavuşanın aynı derecede olması da zaten adalete aykırıdır.
Eğer derseniz ki
1- Tanrı ödül vermek zorunda mı? Benim inancıma göre zorunlu değil ama lütufkar kesinlikle... Diyelim ki bizi yok etti. O zaman neden bilinç verdi (ruha inanan biri olarak) neden ruh verdi? gibi çok çeşitli sorular üretilebilir.
2- Tanrı kendisine inanmayanları da bir gün rahmete kavuşturmak zorunda mı? Herkes rahmete kavuşsa imanın ne önemi var?
Tanrının en sevdiği kullarından olamamak, en sevdiği kullarına imrenmek ve onların derecelerinden uzak kalmak zaten bir çeşit azap verir insana. Bu durumda iman eden Tanrıya daha yakın olur ve imanın önemi belirir. Ayrıca 100 alan çalışkan bir öğrenci öğretmenin gözdesidir. Ama öğretmen bütünlemelerde süründürdüğü bir öğrenciyi de eninde sonunda dersten geçirirse, bu o öğrencinin başarısını değil öğretmenin merhametini gösterir. Tanrıyı da öyle düşünüyorum.